Hisar Mahallesinin önünde, içinde çimlerin ve rengârenk çiçeklerle bodur ağaçlar ve bakanları hayranlığa götüren birlikte gezen iki adet Tav uz Kuşu ve ortasında duvarları mavi boyalı bir binanın olduğu büyükçe bir bahçe. Yıllara meydan okuyan ve on binlerce Karamanlının yaşama gözlerini açtığı ve yaşama gözlerini kapattığı ve on binlerin şifa bulduğu bu bina Karaman Devlet Hastanesi...

Maalesef sevinçlerini ve hüzünlerini bir arada yaşadıkları bu hastaneyi Karamanlılar yıktılar.

Karamanlılar, Hastanenin nesinden rahatsız oldular da yıktılar?

Oralardan gelip geçenlerin içleri hiç mi içleri cız etmiyor?

Bir zamanlar, etrafa iğde kokuları yayılan, içinden yorgun suların aktığı ve her mevsim başka güzelliklerde ve renklerde olan, dallarına kuşların konduğu ve Karaman'ı dört tarafından kuşatan ve göz alabildiğince uzayan engin duvarlarla çevrili bahçeleri vardı Karaman'ın...

Şimdi hiçbiri yok.

Karamanlılar, bunları da yıktılar…

Meyveleri ve gölgeleri yok ettiler.

Bir zamanlar, sesleri ayyuka çıkanlar ve “Atalarımızın mezar taşlarını okuyamıyoruz” diye ağıt yakanlar, Hatunuye'nin arkası ve yanındaki mezarlık boydan boya yıkılmış. Mezarlıklar, duvarlarla çevrilip, iç kısımları ağaçlandırılıp, çiçeklerle bezenseydi olmaz mıydı?

Ey Karamanlılar! Kale İlk Okulu İle Anafartalar Orta Okulunu neden yıktınız. O okullarda sizlerin hiç mi anınız olmadı?

Tarım toplumunun bütün özelliklerini bünyesinde taşıyan bir yer,

Karaman odun pazarı…

Bir meydan. Meydanın etrafında: demircilerin, nalbantların, saraçların, arabacıların, helvacıların, buğday depolarının, hanların ve köy otobüslerinin çevrelediği bir yer…

Bir tarafında, dükkânlarının önlerinde: deri önlüklü ustaların yapımlarını tamamladıkları arabaların gövde ve tekerlerinin maviye, yeşile ve kırmızıya boyandığı bir yer…

Rengârenk ve dantel dantel boyun ve sırt örtüleri üreten, ürettikleriyle; nalları yenilenen atları bir gelin gibi süsleyen saraçların eserlerinin sergilendiği bir yer…

Kısacası:

Demircilerin ve arabacıların çekiç sesleriyle, nalbantların bir armoni şeklinde nallara ve mıhlara vuruşlarıyla, sanki bir İspanyol rakkasesinin topuk sesleri gibi içten, canlı ve masum bir davetin yapıldığı bir yer…

Karaman odun pazarı…

Karamanlılar, bu güzelim odun pazarını da Ayok etmişler!

Vur, kır, yık ve yerine Karamanlılar yatıp yuvarlansın diye bir millet bahçesi yap.

Un elenmiş elek duvara asılmış…

Şimdi, Karaman, anılarda kalan bir şehir olmuş…

Tarih milletlerin hafızasıdır. Tarihi yok ederseniz, milletin hafızasını yok etmiş olursunuz. Hafızası yok edilen bir millet, millet olmaktan çıkar, sürü durumuna gelir…