Geçenlerde değerli şairimiz, Bekir Sıtkı Erdoğan “değer bilir” insanlarca anıldı. Bu konuda, dost Kemal Arabacı çırpındı, elinden geleni yaptı. Kutlarım kendisini. Erdoğan deyince, şiirlerinden dizeler, kuşlar gibi şakır belleğimde: “Yollar iptir, sabahları kovalar çeşmeye sıralanır, ibibikler öter ötmez oradayım ve Kırmahalle’den öte yanı, kazıla kazıla bitmez”

Ne zaman kent gömütlüğüne (mezarlık) gitsem bilincimde Kırmahalle canlanır. Şimdi yerinde yeller esen. Geçmiş yıllarda, ailemizden ilk ayrılan babamın gömütüne oğlumu da götürürdüm. Babamla konuşur ve oğluma onun dediklerini anlatırdım. O da “baba, dedem seninle nasıl konuşuyor?” diye sorunca; “o benim yüreğimde yaşıyor, anılarımızı dile getiriyoruz” derdim.

Yıllar geçti, yolumuz “Kırmahalle’den öte yanı” düştü. Ayrılanlarımız çoğalmıştı. Onlarla ilgili anılarımızı paylaşıp, gömütlükte gezmeye başladık. Başka dostlara rastladık. Gömüt taşlarının altında yatanlar “Fatiha okunmasını istiyorlardı” çoğunlukla. Sonra rastladığımız taştaki üç satırlık eleştiriyi gördük. Şöyle yazılmıştı, dertli babanın dedikleri:

“Boşmuş emeklerim

Sizin için çektiklerim

Evlat dediklerim”

O günlerde Halikarnas Balıkçısı ile ilgili bir kitap okuyordum. Bizim Karamanlı dertli babaya “hemdert” babanın dediklerine rastladım:

Mal bıraktın mülk bıraktın

Kavga niza ile bölüştük

Üç kuruşluk mal için dövüştük

Sen orada rahat rahat yat baba

Evlatların etsin diye rahat

Kendin geçindin kıt kanaat

Evladından sana nasihat:

O dünyada malın varsa sat baba!

Gömüt yaşı yazısı denince, Eşref ustanın yazısı da ibretliktir:

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için

Reddeylerim billahi kendi öz kardeşimi

Gözlerim rübe-i ademden o rütbe yıldı kim

İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı

Yazımızı şu çok bilinen, dörtlükle bitirelim:

Ne kendi etti rahat

Ne halka verdi huzur

Yıkıldı gitti cihandan

Dayansın ehl-i kubur