Her yaz ama her yaz, orman yangınları içimizi de yakıyor. Kimi kasıtlı, kimi savsaklamaya bağlı olan yangınlar binlerce dönümlük bölgeyi küle dönüştürüyor. Toprak yanıyor, börtü böcek yanıyor, yanmayan hiçbir şey kalmıyor. Geleceğimizde. 

Oysa ben ağaçlardan, ağaçların kutsallığından söz edecektim. Elim böğründe kaldı. 

Lise son sınıftayız. Dersimiz yazın (edebiyat) Öğretmen, çiçeği burnunda eğitim enstitülü, yakışıklı, iyi giyimli, esmer, yine içten içe köylü kalmış. Bizler Melik Güzeland’ın öğrencisi olmuşuz. Deli bozuk zamanımız. Öğretmenimizi sınıyoruz. Açığını arıyoruz. Sonunda bulduk. O zamanlar adı Edebiyat olan derste hocamızda kopya yapıyordu. Osmanlıca sözcüklerin karşılıklarını, siyah kalemle kitaba yazmıştı. Bu yadırgattı bizi, güvenimizi sarstı. Cahillik işte. Zıtlaşmalar başladı.

Yarı yılın ortasında bir gün, öğretmen, kendi yazdığı şiiri okudu. Şiirin adı Maraspulya Mağarası’ydı sanırım. Tüm öğrencilerin ayakları yerden kesilmişti. Şiir bizi almış bulutlara çıkarmış, öğretmenle de varılmıştık. 

Sonra günler geçti. Rahmetli Zeki Işık, evlerinden bir cilt getirdi. Meraklıyım. Okudum, kötü bir sürprizle karşılaştım. Sınıfa da yaydım. Geçmişte yazılan şiirin adı “Şehreminde Yağmur Yağıyordu” idi. Öğretmen başlığı değiştirmişti yalnızca. Eskilerin “intihal” dedikleri yazınsal bir çalmaydı gördüğümüz. Güven sıfırın altında. 

Yıl sonu yazılı sınavı yapıldı. Kendime güvenim sonsuz. Melik öğretmenin gözde öğrencisiyim. Para karşılığı arkadaşlarımın ödevlerini yapıyor, notu kıt Melik beyden 7-8 alıyoruz. Sınav sonuçları açıklandı. 4 almıştım. Yaşamımda karşılaştığım ilk haksızlıktı bu. Evde kilimin üzerine yatıp hırsımdan ağladım. Nota itiraz ettim. Sonuç üç. 

Aş evimizde su yoktu. Gaz tenekesiyle Aktekke şadırvanından su çekerdim. Suyun ağırlığı, soluğumu keserdi. Bu işin tek güzelliği şadırvan yanındaki koca çınardı. Onunla dost olmuştum. Hala da öyle. Düşler kurardım. Camiyle özleştirir. Onu ekeni sevgiyle anardım. 

Eylülde yine sınava girdik. Konu Orman’dı. Ben ormanı değil Çınarımı yazdım. Çınar yüzümü kara çıkartmadı. Başarmıştım.