Tekirdağ, benim kişisel tarihimde hiç bu kadar kavrulmamıştı. Sıcaklık ve nem oranının yüksekliği inanılmaz. Altınova’da, 10. kattaki evimin çalışma odasına dönüştürdüğüm balkonda ilk kez rüzgâr esmiyor. Vücudumun her yanından ter aktığını hissediyorum. Soğuk suyla duş alıyorum, yarım saat sonra yeniden sırıl sıklamım.

Marmara lacivert mürekkep renginde, kıpırtısız, derin uykuda. Adalet Ağaoğlu’nun, “Damla Damla Günler” adıyla Everest tarafından yayımlanan dört ciltlik kitabının ilk cildine başladım. Adalet Ağaoğlu benim öncelikli yazarım. Bu yıl bazı kitaplarını bir kez daha okumaya başladım.

Ne tesadüf! Adalet Ağaoğlu’nun kitabını okunacaklar arasına koyduğumda, meğer o gün onun ölüm yıldönümüymüş. 14 Temmuz 2020’de, İstanbul’da 90 yaşında vefat etmiş. Ankara’da Cebeci Asrî Mezarlığına, 18 Temmuz 2018’de ölen eşi Halim Ağaoğlu’nun yanına defnedilmiş. Tekirdağ’daydım, Ankara’da olsam cenazesine katılırdım.

Ağaoğlu çiftinin yaşamı inanılmaz renkli, sevgi dolu. Umutlar ve hayal kırıklıklarıyla, mutluluklar ve acılarla örülü. Evlilikleri, 64 yıl sürmüş. Halim Bey, Ankara Gazi Lisesi, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu. Liseden, Can Yücel, Erdal İnönü ve Gazi Yaşargil ile, İTÜ’den Süleyman Demirel ile sınıf arkadaşı. Kendi ölüm ilanını yazmış biri. İnşallah bir başka yazıda Halim Ağaoğlu’nu anlatırım.

Romancı, öykü ve oyun yazarı Adalet Ağaoğlu 1929'da Ankara'nın Nallıhan ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdikten (1950) sonra sınavla 1951’de Ankara Radyosu'na girdi. Gerçek Ankaralı.

“Damla Damla Günler I”, 1969-1976 yılları arasındaki Türkiye’den ve dünyadan esintiler taşıyor. En önemli yanı Ankara’yı gezdiriyor: İlbank Evleri, Kuğulu Park, Tunalı, Esat, Kızılay, Meşrutiyet. Sonra Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Devlet Tiyatroları, Ankara Radyosu. Sanat dünyasından isimler, kimler yok ki; Muhsin Ertuğrul ve erken yaşta kaybettiği, AST’ın kurucusu kardeşi Güner Sümer, bir dönemin ünlü gazetecileri, yazarları, şairleri, siyasetçileri, dostları. Cemal Süreya ile tanışması. Geçen hafta ölen Altan Öymen’i anlatırken şunları kaydetmiş:
“Bugün akşamüstü Yenişehir Tiyatrosu’na Sermet’in (Çağan) sahneye koyduğu Carrar Ana’nın Silahları ile George Vidal’in Yaşayan Ölüleri’ni görmeye gittim. Sermet çok iyi bir iş çıkarmış. Arkadaşım ‘beybiş’ Sevim’le Altan Öymen de oradaydı. Altan öteki ‘gazeteci’ arkadaşlar gibi değil, daha serinkanlı, onlara göre epey zarif; selamı da pek beyefendi…”

Ağaoğlu, bugün turizmin gözde merkezi Alanya’yı, ilk yazlık evlerini yaptırdıkları, Manavgat, Side, Alanya arasındaki Yeşilköy’ü ve insanlarını anlatmış. Şunları yazmış:
“İnsanların denizle ilgileri sıfır. Tek ilgi, kara şalvarlı delikanlıların kayalıklardan denize dinamit fırlatmaları… Zenginler ama tüpgaz almaya paraları yok…. Yaşama biçimleri ilkellik tütüyor.”

“Damla Damla Günler I”de beni çocukluğuma götüren bir cümle ile karşılaşıverdim. Eşiyle yazlıktan dönerken, Silifke üzerinden Ankara’ya gitmek istemişler. Bundan sonrası kitapta şöyle yer almış:
“Karaman’ın oralarda araba su kaynattı. Latif Usta adında bir tamirci bulduk. Latif usta sevilmeyecek gibi değil. Yardımcıları da ateş gibi. Hepsi işinin ehli. Yarım saat sonra tamamız. Haydi yola.”

İnsan güzel olmalı; dili, işi, ilişkileri de… Adalet Ağaoğlu’nun zihninde Karaman güzel kalmış. Çünkü bir güzel adam işlerini güzelce halletmiş.

Latif Usta, genç yaşta zatürreden ölmüş. İş yerini hatırlıyorum. Şimdiki Karaman Belediyesinin karşısındaydı. Motor ustası veya otomobil tamircisiydi. İnce, uzun boylu, yakışıklı ve neşeli bir insan olarak hafızamda kalmış. Bir de oğlu vardı. Benden birkaç yaş küçük. Adını hatırlamıyorum. Yeşilçam’ın jönlerinden daha yakışıklıydı. Sağ mıdır, Karaman’da mı yaşıyor? Hiç bilgim yok.

Latif Usta’yı hatırladım ama soyadını bilemedim. Remzi Tartan ve Mustafa Koçak’a sordum. Pulcu imiş. Latif Pulcu: Adalet Ağaoğlu’nun günlüklerinde adıyla ve işinin ehli sıfatıyla yer almış. Allah rahmet eylesin.

Mustafa Koçak, Latif Pulcu’nun iş yerinin olduğu yerde şimdi ‘Latif İşhanı’ var” dedi. Latif Usta’nın ustası Kırmahalleli Kambur Yunus’muş. Hiperaktif, ağzı iyi laf yapan, Erbakan hayranı bir güzel adamdı. Latif Usta gibi ona da rahmet diliyorum.

Latif, yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan demek. Latif Usta demek ki adının hakkını vererek göçmüş bu dünyadan. Mekanı cennet olsun.

Ey hayat! Sen ne büyük okulsun. Ey edebiyat! Sen ne büyük servetsin.

Not: Filiz Sertan ve Beyza Aköz, Karaman’ın iki değerli insanı. İkisi de sanatçı ve benim güzeller güzeli kıymetlilerim. Filiz Hanım, Fikret Sarıbıyık ile evlenip Akçay’a taşınacak. Bu haberi, Ankara’nın kış ayazında vermişti. Karaman bir değerli insanını kaybedeceği için üzülmüştüm.

Beyza, kibarlar kibarı, nezaket timsali bir genç kızımız. Nişanlısı Murat Yılmaz ile aylar önce tanıştırmıştı. Tekirdağ’a geldiğim hafta davetiye göndermiş, “Ahmet amcacım merhaba, bu güzel günümüzde sizi de aramızda görmeyi çok isteriz” diye bir de not düşmüş.
Tekirdağ-Ankara arası o kadar uzak ki, bu yaşta uzun yolculuğu göze alamıyorum. İki güzel insana ömür boyu mutluluklar dilerim. Allah sevgilerini çoğaltsın, yuvalarına dirlik, düzen versin.