Kasımı, güzel bir hayat yaşayıp ömrünün sonlarına doğru elinde avucunda ne varsa dağıtarak hafifleyen hayırseverlere benzetirim. Kasım, ayların en cömerti. Hem cömert hem güzel.

Sonbahar tüm servetini kasımda harcar. Yürümeyi sevenlerin ayıdır kasım. Ama her şehire göre değil. Kasım bazı şehirlere, o şehrin sokaklarına pek yakışır. Ağaçlar renkten renge girer, kaldırımlar yaprak açar.

Şehirde yürümenin tadı kaldırımların konforuna bağlıdır. Bazı şehirlerde hayat kaldırımlarda akar.
Ankara’da Tunalı Hilmi, Bahçelievler, Gençlik Caddesi gibi. At kestanesi, dişbudak ve meşe ağaçlarının çil çil altından daha göz kamaştırıcı yaprakları yürüyüşün zevkine zevk katar.

Şehir içinde yürüyüşe uygun olmayan şehirler de var; Karaman gibi. Ağaçsız caddeler, yürümeye imkân vermeyen kaldırımlar.

Karaman’ın kaldırımlarından rast gele çekilmiş aşağıdaki fotoğraflara bakar mısınız? Bu kaldırımlarda kim, nasıl yürüsün? Bir anne pusetle çocuğunu gezdirebilir mi? Yaşlı, hasta, özürlü nereden geçsin?

Kaldırımlar kimin malı? Kaldırımları halkın kullanımına sunmak kimin görevi?

Karaman’da trafik sorunundan daha acil çözüm bekleyen bir konu varsa o da kaldırımların işgalden kurtarılmasıdır. Kaldırımlar ticaret erbabının tapulu malı değildir. Şehir içinde, çarşı pazarda yürümek kentli olmanın getirdiği temel haktır.
Bu hakkın gasbedilmesine göz yumulamaz. Kaldırımlar yayalar içindir.
