Nisan ayındaki Karaman ziyaretimde aldığım rüşvetlerden (!) biri Özden Uysal Mısırlıoğlu’nun “Geçmişten Esintiler / Bir Zamanlar Karaman” adlı kitabıydı.
2015’te “Hayat Güzeldi…r” başlığıyla Bifa Şirketler Grubu Başkanı Necati Babaoğlu ve eşi Hilmiye Hanım’ın desteğiyle yayımlanmış. Karaman’ın Sesi’nde basılmış. Bir yıl sonra, bazı ilavelerle Karaman Belediye Başkanı Ertuğrul Çalışkan ve İl Kültür Müdür Vekili Adem Akçay’ın katkılarıyla, Doğuş Ofset’te basılmış.
Karaman’dan Ankara’ya döndüm ve kitapları “Öncelikli Okunacaklar”ın bekleme salonu dediğim büyük masanın konukları arasına oturttum. Ona sıra gelecek gibi değildi. Ama Karaman kitaplarına ve elbette yazarlarına her zaman torpil kapım açıktır. Özden Hanım’ın kitaplarını Tekirdağ için hazırladığım kitap yığınına koyuverdim.
Selçuk Altun’un “Kitap İçin 4”ünü okurken, ilk sayfadaki şu paragrafı birkaç kez okudum: Eskiler, “Oku, zihnin açılır” derlerdi. Bence haklıydılar. Okudukça iç dünyam varsıllaştı, özgüvenim arttı. İş dünyasında bu yüzden daha başarılı oldum. Kitaplar yüzünden sanatı, klasik müziği sevdim. Koleksiyoner oldum, gezgin oldum. Biraz anti-sosyal oldum. Kitaplara daha fazla zaman ayırayım, daha fazla yazayım diye 54’ümde emekli oldum. Üslubumdan zaman zaman bir kibir dokusu sızıyorsa, kitaplar yüzündendir!
Benim öz geçmişimdeki cümlelere ne çok benziyor. Selçuk Altun’un yazılarını yıllardır okurum, pek beğenirim. Sığlık süreçlerinde sığındığım ve kendimi bulduğum yer kitaplarımın arasıdır.
Altun’un kitabında, karşıma Karaman’ı anımsatan sürpriz isimler çıkmasın mı? Bitki sosyolojisinin kurucusu, “Alıç Ağacı ile Sohbetler” ve “Anadolu Manzaraları” adlı iki güzel kitabın yazarı, hiç evlenmediği için çocuğu olmayan ve tüm servetinin burs olarak kullanılmasını vasiyet eden Prof. Dr. Hikmet Birand (1904-1972), Kışlada Bahar ve Binbir Gece (Hancı) şiirleriyle tanıdığımız Bekir Sıtkı Erdoğan, Karaman’da öğretmenlik yapan Halide Nusret Zorlutuna… Selçuk Altun’un kayınvalidesi Karamanlıymış ve Hikmet Birand’a dayı dermiş.
Bir de bunların üstüne Gezualdo Bufalino’nun “Ah ne hüzünlü günlerdi onlar, yaşamımın en mutlu günleri” cümlesini okuyunca, Özden Uysal Mısırlıoğlu’nun kitaplarını önüme aldım. Bir solukta okudum.
Edebiyatçılarımız arasında eserlerini okuduğum kadın yazarları hatırladım:
Halide Edip, Suat Derviş, Adalet Ağaoğlu, Samiha Ayverdi, Halide Nusret Zorlutuna, Peride Celal, Sevgi Soysal, Leyla Erbil, Sevim Burak, Tezer Özlü, Füruzan, Tomris Uyar, Pınar Kür, Nezihe Meriç, Mina Urgan, Emine Işınsu, Afet Ilgaz, Alev Alatlı, İnci Aral, Oya Baydar, Ayla Kutlu, Latife Tekin, Nazlı Eray, Gülten Akın, Ayfer Tunç, Elif Şafak, Sema Kaygusuz, Müge İplikçi, Buket Uzuner, Işıl Özgentürk, Feride Çiçekoğlu, Şebnem İşigüzel, Gülriz Sururi, Şule Gürbüz, Nazan Bekiroğlu, Melisa Kesmez, Erendiz Atasü ve daha niceleri.
Karaman’dan bir kadın yazar hatırıma gelmedi. Karaman’da roman, öykü, deneme veya şiir yazan bir isim olmalı dedim. Mutlaka vardır, ben bilmiyorumdur. Türkçenin başkenti olmakla övünen bir şehirden hiç kadın yazar çıkmamış olması akıl alır gibi değil. Remzi Tartan’ı aradım. Onun da aklına gelmedi.
Durum buysa, Özden Uysal Mısırlıoğlu, Karaman’da yaşayıp kitap bastıran ilk ve tek isim. Özden Hanım, “Geçmişten Esintiler/ Bir Zamanlar Karaman”da nostaljik aile öykülerine, denemelere, gözlemlere yer vermiş.
Kitap, Özden Hanım’ın 19 yaşında kaybettiği ağabeyi Özkan Mısırlıoğlu’na armağan edilmiş. Mısırlıoğlu ailesi için en büyük acı Özkan Mısırlıoğlu’nun ölümü olmuş. Özden Hanım bunu “Ölüm Bizim Eve de Girdi” başlığı altında anlatmış. Bir iç kanama sonucu gelen ölüm ya da Yunus Emre’nin ifadesiyle; gök ekin biçilmesi…
120 sayfalık kitaptaki bazı başlıklar şöyle:
-İşte Bu Bizim Hikâyemiz
-Cennetten Bir Köşe: Göksu
-Cep Foto, Red KİT, Tommiks, Teksas
-Radyo Günler
-Hecceler ve Kale
-Unutulan ve Unutulmayan Yemekler
-Karamanlı Alamancılar
-Liseler
-Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun
-Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya.
Her bölüm, aile albümündeki ve dönemin objelerinin fotoğrafları ile zenginleştirilmiş.
Özden Hanım’ın kalemi yumuşacık. Yüzünün ve dilinin yumuşaklığı yazısına akmış diyebilirim. PTT-Haberleşme başlığındaki şu bölümü hatırlayan var mı?
“Hayatımıza teknoloji henüz girmemişti. Mektup, telgraf ve nadir de olsa telefonla haberleşirdik. Cumhuriyet Parkının karşısında, şimdi Dil Parkı olan yerde küçücük bir postanemiz vardı. Uzakta olan yakınlarımıza hâl hatır sormak ve havadis almak için durmadan yazışırdık. Mektubu yazar, postaneye götürür, üzerine bir pul yapıştırıp memura verirdik. Bir de pembe renkli aşk mektupları vardı ki; onlar pek fazla postaya verilmez, genellikle arkadaş veya çocuk aracılığıyla gönderilirdi.”
Antonio Porchia, “Hepimiz bir anı olmayı umarak yaşarız” demiş. Keşke daha çok kadın kendi döneminin Karaman’ını yazsa. Kitaplığımın Karaman kitapları bölümünde yüzlerce eser olsa. Geleceğe yazılanlar kalacak. Özden Hanım çok kişinin kapısını çalmıştır. Bir kitap kotarmak sadece cesaret işi değil, yürek işi. Özden Hanım bir yol açtı, o yoldan yürümeye hazır gençlerimiz olacaktır. Keşke özel sektör yazar adaylarına destek olsa. Ben belediyeden umudu keseli yıllar oldu. Valilik de bu işleri unuttu.
Kitabı okumaya Vivaldi’den keman konçertosu eşliğinde başladım. “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun”a gelince Berkant’la karşılaştım. 1980’in başlarında Berkant’la iki hafta kadar Anadolu’nun uzak bir vilayetinde aynı otelde kaldık. Her akşam şarkılarını dinlerdim. Elbette öncelik Samanyolu’nundu. (Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek/ Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek.) Programı bitince sohbet ederdik. Allah rahmet eylesin.
İlahi Özden Hanım, Esmeray’ı: Unutma beni, unutama beni’yi, İlhan İrem’i: Boşver boşver arkadaş başka bulursun’u, Ferdi Özbeğen’i: Vefa arıyorum, dost arıyorum’u, Orhan Gencebay’ı: Batsın bu dünya, bitsin bu rüyayı bunca yıl sonra hatırlattınız ya bana. Aşk olsun size.