Şaka: güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan eylem ya da söylenen söz. Şaka etmek, şaka gibi gelmek, şakayı götürmemek, şaka iken kaka olmak, şakayı yüzüne gözüne bulaştırmak (başıma geldi, hala utanırım)

Bir de saraka var: Latince “Sarcamus” Yunanca “Sarkazein” etlerini bükmek, alay, şaka, takılma.

1 Nisan’a gelince Fransa kralı IX. Charles o güne gelinceye dek 1 nisanda kutlanılan yılbaşı tatilini 1 ocağa aldırmış. O gün armağanlar alınır-verilirmiş. Halk kralın yasasına uymamış, armağanlarını yine 1 nisanda vermiş. Ayrıca bugünde şakalar, ufak uydurmaları da eklemişler. Güneş Nisan ayında balık burcundan çıktığı için bu tür şakalara “Nisan Balığı” adı yakıştırılmış.

O gün geldiğinde, nisanın bir olduğunun ayrımında olmayan kişiye yanaşır, yalanla karışık şakasını yaparmış.

“Karadağ’da petrol bulunmuş. Senin tarlanın hemen yanında, der ciddi mi ciddi pozlara girermiş. Biri de “başın sağ olsun, kaynanan ölmüş” diyerek “eşek şakası” yaparmış.

Şaka, sarakanın içeriğinde gülmek var. Yazar Andre Maurois gülmeyi şöyle tanımlıyor:

Gülme ikili bir devinimdir, bundan dolay da gülenleri sar-sar. İlk aşama: Herhangi bir şey ya da bir insan bir korku salar bize. İkinci aşama: Bizi irkilten şeyin ilk başta sandığımız gibi ne öylesine korkunç ne de önemsenecek cinsten olduğunun ayırdına varır, rahatlarız. Demek ki gülme, korktuğumuz şeye karşı, hatta kimileyin büyülendiğimiz şeye karşı işleyen bir oluştur. Her toplum en çok korktuğu ve en çok büyülendiği şeye güler.

Nisan şakaları pembe renkli yalanlardır. Hafif, can yakmayacak içeriklidir. Pırıltılı bir ışımadır. Küçük bir esintidir. İşin püf noktası, olmayacak bir şeyi karşısındakine tutturmadır. Kandırarak alay etmek de diyebiliriz. Fransız’a Eyfel yıkılacakmış, İngiliz’e Kraliçe ölmüş, Alman’a Hitler ölmemiş gizlendiği yerden çıkmış, Arnavut’a bu yıl pırasaların döndüğü, İtalyan’a makarna için un yokluğu anlatılabilirmiş. Maksat gırgır olsun.