Elif Ablamız 1898 yılında İbrala (Yeşildere)Köyünde dünyaya gelmiştir.Saygın ve varlıklı bir ailesi vardır.Çocukları çok sevdiğinden, okulun önünde çocuklarla oynar, bayrak törenlerinde esas duruşa geçer,İstiklal Marşımızı söylemeye çalışırdı.

Köyden Kente ulaşımın kamyonla daha sonraları otobüsle yapılmasıyla birlikte o da Karaman’a sık sık gidip gelmeye başlar.

Otobüsün arka kapısının yanındaki 30 numaralı koltuk ona aitti.O koltuğa “Elif’in yeri” denirdi.Bu deyim yıllarca unutulmamıştır. Otobüse son binen yolculara haydi doğru Elif’in yerine denirdi.Eğer birisi o koltukta oturmakta ise hemen kalkıp başka yere oturmalıydı.Kalkmak istemeyenler Elif Ablanın ağır sözlerine ve küfürlerine razı olmalıydılar. Yerine yerleştikten sonra bir de sigara sunulursa çok keyflenir,yüzü güler, samimi ve sevimli şakalarını yapmaya başlardı.

Karaman’a taşınıp,Kervansaray meydanındaki Vezirhanında bir odada yatıp kalkmaya başlayınca,çarşı esnafı ve halkta onu tanımaya başlar..

Her hafta sonu Seki Hamamına gider yıkanırdı.Saçını iki numara traş makinesi ile kestirir,uzatmazdı.Bir takke giyer,üzerine de beyaz bir tülbent yada çember bağlardı.Kısa ve ak saçları bu çemberin kıyısından gözükürdü.

Elif Ablanın giysileri temizdi. Sırtında genellikle erkek ceketi olurdu. Gözleri mavi,burnu küçükçeydi.Peltekçe konuşur,kimseden çekinmezdi.Onu kızdıranların yanına pek yaklaşmazdı. Kafasına parmakla dokununca “DÜTTT” derdi.

Sigara içmeyi çok sevdiğinden elinde sigara hiç eksik olmaz,bu yüzden de parmakları sarı sarı idi.Belki de sesinin kalınlığı bu alışkanlığından olmalıydı.

Aynı dönemde yaşayan ama daha önce Karaman’a yerleşmiş olan İrebiş Ablayla hiç geçinemezlerdi.Esnaf ve halkımızın verdiği yardımları birbirlerinden kıskanırlar,esnafında kışkırtması ile ölesiye dövüşürlerdi.

Ne yazık ki toplum bu gariban insanları bir eğlence gibi görür, kavgalarından,kanlar içinde kalmalarından çok hoşnut olur, kahkahalarla gülerlerdi.

Bazen de işi az olan bir esnaf,elindeki madeni parayı göstererek Elif Ablayı çağırır,tam parayı onun elindeki tasa koyacakken:

-Elif,sana şöyle böyle diyorlar doğru mu?

Diye sorar sormaz kıyamet kopardı. Elif Abla kendinden geçer,tas bir yana, para bir yana gider,etrafta ne varsa yıkar döker, darmadağın ederdi. Küfürler havada uçuşurken sokaktan eline bir taş alır,dükkanın camına atacak gibi yapar ama atmazdı.

Kafasını iki yana sallayarak uzaklaşırdı.

Canının acıdığını,gönlünün kırıldığını yırtılırcasına gülen insanlar nereden bilecekti…

Hakkını helal eder mi bilmiyorum.

1976 yılında hayata veda etti.

Aramızdan ayrıldı.

Mekanı cennet olsun..