Zaman zaman; öleni, doğanı, evleneli, askere gideni binlercesini kayıt altına aldığım tarihli ajandam var diye övünürüm, güya.

Güya diyorum, çünkü; Hayattan müzik dünyamızdan terki diyar edip çekilen pek kıymetli, sevdiğim ses sanatçılarımız aramızdan ayrılalı meğer aylar yıllar olmuş, bendeniz neden sonra türlü vesilelerle başkalarından öğrendim. Yaşandığım şaşkınlığı ben biliyorum.

Nota, makam, usul, tavır bilmem, ama iyi bir müzik dinleyicisiyim. Yüzlerce şarkı sözünü az çok, binlerce şarkının melodisini ise şıp diye bilirim. COVID-19 Pandemi ilanı ile başlayan toplu kapanmada sehmime, TRT Müzik kanalı ve Internet ortamında müzik düştü. Ona ayırdığım zaman arşı alaya ulaştı.

Arabeskin en eski babası Suat Sayın (1932-2006) ile eşim bir Ege turu gezisinde karşılaşmış, bayanlardan oluşan grup oracıkta tanışıp konuşmuşlar. Duygulu, buğulu sesi ile icracı, güftakar ve bestakar idi. Bugün, nerede bir melankolik şarkı, fantezi, arabesk müzik duysak, abartıyorum, yarısı bu temiz yüzlü sanatçımızındır. Mütevazi antika köşemin en prestijli yerinden “Yolcu ile Arabacı” isimli taş plağından ipeksi sesi sanki kulağıma gelir. Üstat, 2006 yılında terki diyar ettiğinde yüzlerce eseri öksüz yetim kalmış, izinden gelenler ağlayan, inleyen, pamuklara sarılı şarkılarını günümüze taşımışlardır.

Varan bir… Yalan değil, Suat Sayın’ın vefatını on yıl sonra öğrendim. Bu zaman zarfında TRT camiasında bir habere, anmaya mutlaka konu olmuştur. Lakin, iş bu duruma kendi adıma muttali olmadım. Hayret.

İsmail Olgay (1959-?) Türk Sanat Müziği’nin mümtaz temsilcisi, malumalimiz seslendirdiği esere yorumunu katar arabesk tarzı, tavrı ile icra eder ki tadından yenmez. “Ölüyorum Kederimden” ve “Güvercinim” isimli eserler ile sanatının tahtına çıkar oturur. Hele, Sibel Can ile “Salıncak” isimli eserde düeti, şarkı ve türkülerden oluşan potporiyi Sibel Can’ın o bildik raksı dansı eşliğinde dinlemeye izlemeye değer. Ağır abi İsmail Olgay’ın o enstantanede saklamaya çalıştığı mahcup, utangaç hallerini görmediyseniz ses, söz, saz ve görsel şölen görmemişsiniz demektir. Böylesi teknoloji fukarası ben Google veya Youtube den ulaşabildiysem teknoloji zengini sizlerin durması hata.

Varan iki… Yalan değil, şahsi baş solistim İsmail Olgay’ın vefatını bir yıl sonra “Karamanlı İsmail” abim den duydum şaşırdım. Nasıl bilmezsin hele ki sen dedi. Televizyon izlemeyi, radyo dinlemeyi on saat tan yirmi saate mi çıkarsam bilmem ki. Böyle yaparsan kim doğdu kim göçtü kaçırmam belki. Hay Allah.

Koray Safkan (1965-2020) Annem anlatmıştı; Yeni evlendikleri sırada (1949) babam bir gün dedemden gizli saklı aldığı pikap ( plak çalar)la çıkagelmiş. Dedem, amcalarım beş hane halkı gece sakinleyip el ayak çekilince babam Münir Nurettin’den  “ Kalamış’ı” bir daha bir daha dinler, uykusu gelince babasına duyduğu yarı saygı yarı korkudan pikabı odunluğa saklarmış. Günlük Müziğim Geldiğinde  Koray Safkan müracaat ettiğim önemli adrestir. Babadan oğula 1940’dan 2024’e Mevla’nın görünmeyen kanallardan bahşettiği bu genetik hediye ne güzel bir hediye, ne güzel bir mirastır. Ayrıca, sanatçımızdan o bildik “Aheste Çek Kürekleri Mehtap Uyanmasın” gazelini bir daha dinlemek hepimize iyi gelecektir.   İcracının eserin içine nasıl nüfuz ettiğini, bilmem kaç oktav ses aralığının ulaştığı zirveye bizi alıp götürmesi bakımından çok kıymetlidir.

Varan üç… Yalan değil, Koray Safkan’ın vefatından birkaç ay önce haberdar oldum. gel de şaşırma. Onlar koyup gitseler de biz fanileri eserleri ile beslemeye devam ediyor, vesselam.

Timur Selçuk ( 1945-2020) besteci, piyanist, orkestra şefi ve icracıdır, daha ne olsun. Onun, öğrenciliğimde (1973-1983) muhalif şarkıları ile tanıdım. “Pireli Şarkı” sını hatırlıyorum ; dünya düzenine bir itiraz ve sorgulama avazı idi. Onun “ İspanyol Meyhanesi” ile “ Bugün Yarın ve Daima” şarkılarını yaşı ellinin üzeri meraklı çağdaşları marş gibi ezbere bilir. Babası Münir Nurettin Selçuk’un bir Türk Müziği şarkısını günümüz popcularından önemli bir temsilci kendi yorumu ile seslendirmişti ki, sen misin o… Timur Selçuk programa telefon ile bağlanmış ve; Sen  nasıl böyle bildiğin gibi okursun gibilerden öyle kükremişti ki, hiç unutmam. Hassasiyeti; ilkeli, disiplinli, fikri titizliğinden gelen entelektüel müzik insanı idi.

Varan dört… Yalan değil, Timur Selçuk’un vefatını da bir mecliste, Pandemi de kimler kimler ölmüştü diye konuşulurken mahcubiyet duyarak öğrendim. Garip ama gerçek, sen ajandana binlerce kayıt kuyut tut müziğin abide isimlerini duyma görme. Olacak şey mi.

Aslında ben de pek haksız sayılmam, sebep belki de dünyamızın ve ülkemizin son yıllarda yaşadığı salgın hastalıklar, savaşlar, yıkımlar, depremler, toplu ölümler, yoğun gündem ve özelde yaşadığım olumsuzluklar etkili olmuş olabilir diye düşünüyorum. Böyle düşününce biraz olsun rahatlıyor avunabiliyorum.

Yazıda bahsi geçen pek kıymetli sanatçılarımıza Allah’tan rahmet dilerim. Annemin duası gibi, kemikleri incinmesin, kabirleri nurla dolsun. Sağlık, sıhhat ve afiyetle…