Bu yıl Akçaşehir’de yaz, sadece mevsimsel sıcaklıkla değil; yürekleri ısıtan bir buluşmayla da geldi. Geleneksel Elma Kültür ve Sanat Festivali, adeta kasabanın üzerindeki ölü toprağını silkeledi. Tesadüf değil bu coşku… Tesadüf değil bu katılım… Çünkü Akçaşehir artık sadece bir belde değil; yaşayan, üreten, nefes alan bir merkez olma yolunda ilerliyor.
Festivalin ilk günü, klasik anlamda bir “açılış töreni” değildi. Daha çok, taşların yerinden oynadığı, vatandaşın "Benim kasabam!" diyerek gururla izlediği bir dönüşümün sahnesiydi. Sahne diyorum, çünkü bir tarafta Bozkır Kaşık Ekibi’nin ritmi yankılandı; diğer yanda Türk halk müziğinin çınarı Musa Eroğlu’nun sesiyle meydan doldu taştı. Halka halka yayılan alkışlar, sadece müziğe değil, son yıllarda atılan doğru adımlara da bir teşekkürdü aslında.

Siyaset Değil, Hizmet Konuştu
Karaman Valisi Mehmet Fatih Çiçekli’den tutun da, bölge milletvekilleri, belediye başkanları ve sivil toplumun tüm bileşenleri alandaydı. Protokol kalabalıktı ama dikkat çeken şey, samimiyetti. Kimse “rol kesmedi”, çünkü ortada elle tutulur işler, gözle görülür eserler vardı.
Akçaşehir Belediye Başkanı Soner Yeşildaş’ın kürsüde söylediği şu cümle hafızalara kazındı: “Bugün Akçaşehir için çok özel bir gün…”
Sıradan bir cümle gibi duruyor belki ama altı dolu. Çünkü o “özel gün”, sadece festival günü değil; aynı zamanda kasabanın çehresini değiştiren projelerin halkla buluştuğu gündü.

Taş Üstüne Taş Konmuş
Açılışı yapılan projeler öylesine değil; ihtiyaçtan doğmuş ve akılcı yatırımlarla hayata geçmiş işler: Kapalı Pazar Alanı, Belediye İş Yerleri, Şehit Bülent Erkaradaş Parkı, Gazi Mahallesi’ndeki Merhum Memiş Serin Parkı ve gözde bir sosyal alan olan Elma Kafe… Her biri, “biz de buradayız” diyen bir kasabanın yükselen sesleri gibi.
Ekmek Açan Kadınlar: Festivalin Gizli Kahramanları
Festivalin renklerinden biri de, el emeklerini sergileyen kadınlardı. Sadece sahnede değil, mutfakta da hayat vardı; festival boyunca ekmek açan, hamur yoğuran, elmalı börek ve gözleme hazırlayan kadınlar, kasabanın en eski geleneklerini yaşatıyor ve yeni nesillere aktarıyordu. Onların ellerinde şekillenen hamurun her katmanında, umut ve dayanışma vardı.

Bu anılar bana çok tanıdık geldi; geçen sene Akçaşehir Rüyası yarışmasında, Akçaşehirli kadınlarla yarışmıştım. Kazanamasam da, sevgili arkadaşım Canan’la sahnede hünerlerimizi sergilerken, evlatlarımızın bizi gururla izlemesi paha biçilemezdi. Keşke bu yıl festival programına, o tatlı heyecanı tekrar yaşatacak elmalı tatlı yarışması da eklenebilseydi. Böylelikle festivale bir başka renk ve heyecan daha katılmış olurdu.
O kadınların emeği ve o anların güzelliği, parayla satın alınamayacak kadar değerli. İşte Akçaşehir’in gerçek zenginliği burada saklı…
Sosyal Politikalarla Örülen Akçaşehir
Yalnızca betonla değil; sosyal politikalarla da örülüyor bu yeni Akçaşehir. Üniversite öğrencisine burs, ihtiyaç sahibi ailelere yemek, çocuklara spor, kadınlara meslek… Kuru vaat değil bunlar; hepsi sahada karşılığı olan işler.

Başkan Yeşildaş: Borç Da Vardı, Çözüm De
Belediyeyi 50 milyon liralık bir borç yüküyle devralan Başkan Yeşildaş’ın bu tabloyu tersine çevirmesi, siyasi değil yönetsel bir başarıdır. “Hizmet aksamadı” diyor ve bunu sadece söylüyor değil, ispat ediyor. Çünkü vatandaş, sonucu cebinde, evinde, mahallesinde görüyor.
Ve belki de en önemlisi şu farkındalık: "Suyu biten belde, umutla dolu olabilir mi?"
Yeşildaş, festivalin o en coşkulu anında bile bu acı gerçeğe dikkat çekiyor. Kuraklık ve don olaylarının gölgesinde kalan bir üretim sezonuna rağmen, çiftçinin yanında durmayı ihmal etmiyor:
“Üretici güçlü olursa, ülke güçlü olur.”
Bir belediye başkanından beklenen vizyon tam da budur: Yalnızca bugünü değil, yarını da düşünebilmek.

Sadece Eğlence Değil, Duruştu Bu
Festivalin ikinci günü Silifke Kaşık Ekibi ve Özgür Can Çoban konseriyle sürdü ama esas konu şu: Bu festival, eğlenmenin ötesinde, bir duruş festivaliydi. Kardeş belediyelerden alınan destekle güçlenen bir belediye, Tarihi Kentler Birliği’ne üyelik hazırlığı yapan bir vizyon ve halkla bütünleşen bir yönetim…
Bunlar bir beldede kolay kolay bir araya gelmez. Ama Akçaşehir bunu başarmış gibi görünüyor.
Son Söz Yerine…
Sahne tozunu yutanlar bilir; alkış kolay kazanılmaz. Ama Akçaşehir’de o alkışlar kendiliğinden koptu. Çünkü bu festival, sırf bir etkinlik değil; bir başarı öyküsünün kutlamasıydı. Ve eğer bu tempo sürerse, Akçaşehir’in sesi sadece Karaman’a değil, çok daha uzaklara ulaşacak gibi.

Sosyal Medya Bile Yetti, Hissettim Coşkuyu
Ben il dışında olduğum için o coşkulu günlere bizzat tanıklık edemedim. Ama gelen fotoğraflar, videolar ve sosyal medyadaki paylaşımlar, orada yaşanan heyecanı, dayanışmayı ve sevgiyi tüm gerçekliğiyle yansıttı. Her karede Akçaşehir’in ne kadar güçlü ve büyük bir aile olduğunu hissetmek, içimi tarifsiz bir mutlulukla doldurdu.
Davet yok, istek çok
Sözüm meclisten dışarı…
Karaman merkez ve ilçelerinde yaz boyunca birçok festival ve etkinlik düzenlendi. Ne bir basın daveti, ne bir bilgilendirme… Ama etkinlik biter bitmez aynı mesajlar: “Görüntü atar mısınız?”, “Haber yapar mısınız?”
Kusura bakmayın, bu iş böyle yürümez. Habercilik, rica ile değil, davetle yapılır.
Güveniyorsanız sosyal medyanıza, zaten bize ihtiyaç duymuyorsunuz demektir.
O yüzden lütfen, bizi sonradan değil, zamanında hatırlayın.




