Yaşamımda ilk kez karşılaştığım sıcaklar bir yandan, yine hiç görmediğim, yaşamadığım pahalılık içinde bunaldığımda, imdadıma sanat yetişti.

Saray Bisküvinin yayımladığı “Karaman’ın Tarihi ve Kültürü” adlı yapıtında karşılaştığım üç ozanımızın şiirlerini okudum. Sevdim şiirlerini. Onların yanında başka ozanlarda şiir düzmüşlerdi. Öncelikle Aşık Kenzi, Hottuoğlu ve Gülenay (Emine Tekin) sırayı aldılar.

Aşık Kenzi: Çocukken terzi çıraklığı yaptıysa da bu işi benimsenmemiş aşıklık yoluna girmiştir. İlk gençliğinde nişanlamışsa da nişanlısı, nişanını bozmuş. Sevdasından dünyaya küsmüş, bir kuzuyu yoldaş olarak seçmiş.

Ulaşamadığı sevgilisini hiç unutamamış, onun için yazdığı “Şehriban’um/Yandı canım” şiirini dilinden düşürmemiştir. Kenzi çağında “muamma” konusunda ustadır. Meslek destanı, çağının mesleklerini çok güzel betimler:

Alemde bir kolay sanat bulaydım

Para için çekmez idim kasavet

Ya ekmekçi yahut kasap olaydım

Muhtesipten dayak yemek ne hacet

Terzi olsam iğnesini tutamam

Hallaç olsam her dem pamuk atamam

Attar olsam ufak tefek satamam

Bezirganlık eylemeğe yok takat

Berber olsam gelmez bana müşteri

Üstad gerek kullanmağa neşteri

Katırc'olsam sevkedemem esteri

Uzak yola çekmek ister meşakkat

Keçecilik etsem yünü didemem

Mutaf olsam karım değil edemem

Sai olsam uzak yola gidemem

Başa gelir türlü türlü felaket

Tığcı olsam kılıç silemem

Tüfekçilik etsem delik delemem

Tatar olsam akşamaçak yelemem

Az paraya dahi etmem kanaat

Hakkak olsam kayıyamam yüzüğü

Çulha olsam döndüremem neziği

Kalayc'olsam çalkıyamam büzüğü

Kazanç'olsam çekiç ağır ne zahmet

Cambaz olsam at üstünde duramam

Zorba olsam kendi kendim uramam

Hayalbazlık etsem perde kuramam

Meddah olsam söyliyemem hikayet

Saraç olsam uyduramam divalı

Hamal olsam kaldıramam çuvalı

Çoban olsam kim çalacak kavalı

Koyun kurttan nice bulsun selamet

Pabuçç'olsam astarını dikemem

Kazaz olsam ibrişimi bükemem

Kuymc'olsam körüğünü çekemem

Demircilik dahi pekçe musibet

Boyac'olsam tırnaklarım boyanır

Nalbant olsam zor işe kim dayanır

Hamamc'olsam erkenden kim uyanır

Tellek olsam sıkar beni hararet

Dülger olsam dahi ağaç yonmalı

Kahvec'olsam halka fincan sunmalı

Müşteriye fırıl fırıl dönmeli

Bende yoktur bunun gibi liyakat

Remmal olsam aklım ermez hesaba

Cinci olsam kim bakacak kitaba

Cündi olsam ayak basmam rikaba

Şeyh olurdum edebilsem ibadet 

Diğer bir ozanımız Hottuoğlu Çukur köyündendir. Okuması, yazması yoktur. Hiç evlenmemiştir. Köyünde yaşamış, sessiz ve kibardır. Değerli bir horozuyla kedisi can yoldaşıdır. Titiz olduğu için kendi işini kendisi görürmüş. Tüm insanlarla dostluk kurmuş. Yöre köylüleri onun söyleşilerini merakla beklermiş. Oynadığı Zeybek’i bir başkası beceremezmiş.

Zaman Göksu nehri gibi akıp giderken, Bucakkışla Bıçakçı köprüsünde bir karakol kurulmuş. Karaman Hisar mahallesinden Jandarma Dolaşığın Durmuş zıpırlık yaparak onun canı gibi sevdiği horozunu mavzeriyle vurup öldürmüş, etiyle de arabaşı çektirip yemiş. Hottuoğlu’da taşlamasını yapmış ve tarihe bir not düşmüş:

Ben de horozumu ıramazdım gözümden,

Attı martini, vurdu iki dizinden,

Ağlayı ağlayı ben de oldum iki gözümden,

Ulen oğlum sen de bozulmuş bağa dönersin.

Benim horozum eşkiyanın midesini doldurur,

Er öter, beni kaldırır, kalkmasam pencereye saldırır,

Ta…Bucakkışla’nın imamını uykudan uyandırır,

Yarın; oğlum sen de bozulmuş bağa dönersin.

Bende yitirdim Hatem yüzüğümün kaşını

Didiler ki; iller yirmiş horozumun döşünü

Başın göğe değdi mi? İçtin de arabaşını

Ulen oğlum sende bozulmuş bağa dönersin.

Sekiz saat sayarlar Bostanözü ile Karaman’ın arasını

Kimse sarmaz ben garibin yarasını

Hanginiz vireceksiniz virin horozun parasını

Yarın oğlum sende bozulmuş bağa benzersin

Gelinin giydiği alılan gögezi

Sırmalı yağlığa bağladılar kirazı

Köyün ortasında vurdu benim seyis gibi horozu

Ulen oğlum sende bozulmuş bağa dönersin

Bilemedin mamur ile viranı

Küstürdün yetim ile yaranı

Sen bir erkek olaydın avlakt avururdun ceranı

Yarın oğlum sende bozulmuş bağa benzersin

Köylerde ne tüfek koydular ne macar

Hep topladı şuradaki Kel Kacar

Oturmuş köprü başına gelene geçene çatar

Yarın oğlum sende bozulmuş bağa benzersin

Sinci köyünde doğan Emine Tekin, Aşık Gülenay olarak bilinir. Dostumuz Aşık Onguni ile evlidir. Saz çalar, şiirler yazar. Haksızlıklara baş kaldırır. Toplumsal eleştirisini hiç çekinmeden şiirlerinde dile getirir. Yapıtları günlük yerel gazetelerde ve Kültüe Bakanlığı yayınlarında yer almıştır.

Haksızlığa karşı direnişini, şu şiiriyle dile getirmiştir:

Her işine yalan ile yürürsün

Bu mu senin savunduğun asalet

Söz gelende kendin doğru görürsün

Bu mu seni savunduğun asalet

Çıkar için dostu pula satarsın

İkrar verip ikrarını yutarsın

Gerçeklere yalanları katarsın

Bu mu senin savunduğun asalet

Garibanı kul edersin işinde

Kendin koşan milyarların peşinde

Sözde Hakk'ı anlatırsın karşımda

Bu mu seni savunduğun asalet

Gülenay'ım dost yarasın sararım

Ben insanda öz cevheri ararım

Böyle aslı olanlara sorarım

Bu mu seni savunduğun asalet

Nice canlar konup geçti üstümden

Her biri bir çıra yakıp gittiler

Kimi dilden kimi telden vurulup

Toprağıma kanlar döküp gittiler

Ne öksüzün ekmeğini çaldılar

Ne de yalan yanlış yola daldılar

Her biri bir yere tohum saldılar

Yediveren gülü ekip gittiler

Zalim dünya kıymetini bilmedin

Onca aydın insanlara güledin

Yedin yedin yine hala doymadın

Aç mideye halay çekip gittiler