Kanuni Sultan Süleyman Yöntemi

Yaşanılan ortamda ince eleyip, sık dokumak, elbette olumsuzlukları azaltmak için başvurulan bir yöntemdir. Böyle olmakla birlikte, içinde bulunulan koşulların zorlamasıyla kimi olayların olumsuzluğunun, kişinin yaşamında umulmayan sevince yol açmaya olanak sunduğu da görülmüştür. Bu konuda, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamından aktarılan ilginç bir anekdot vardır:

   “Sultanın kız kardeşine dünürlük yapmak isteyen krallar, veliahtlar, paşalar oldukça fazla olunca, Sultan Süleyman karar vermede ikircikli davranır. Gönlü başarılı olarak Suriye seferinden dönen Rüstem Paşa’dan yanadır. Fakat o dönem, o bölgede veba salgındır. Buyruk verir. Paşa’nın çamaşırlarını kontrol ettirir. İç çamaşırlarında birkaç tane “bit” görülür. Bit Rüstem Paşa’nın yolunun açılmasını sağlar. Veba salgınında bit hastalarda olmazmış.

İçinden Yol Geçen Tarlamız

   Züğürtler yaylası ile Hamza Zindanı arasında (Toktaylar petrol bölgesi) bir tarlamız vardı. Altmışlı yılların sonunda Mersin yolu açıldığında (Halk arasında NATO yolu da denirdi) ucundan azıcık bizim tarladan da aldı. Ne yapalım, memlekete yol da lazım! Derken yeni açılan yoldan Züğürtler yaylasının (Siyaser’in) ucundan yola ulaşmak için bu kez de belediye bizim tarlayı ikiye ayırdı, içinden yol geçen iki tarla yaptı. Yol dik oldu dediler, değirmen başının oraya bir köprü yapıp, kavisle yola bağlamak için tarlayı bir daha böldüler. Bitmedi! 2015 yılında da Karayolları %35’ini kamulaştırdı. Arsamızın bir bölümü de iğdeli değirmenin yanında kaldı.

Toktaylar petrolün karşısında bulunan arsa için, kamulaştırma bedeli olarak metrekaresine 158 TL verilsin diye yargıya başvurdum. Lehime çıkan mahkeme kararına karşın, 2015’den bu yana Karayolları parayı yatırmadı, yeniden yargıya başvurdu. 2015’den bu yana bekliyorum.

Bölgeye Gelmişken Suya da Bakalım

Bölgeye gelmişken; Karaman’a can veren Fisandon deresinin geçmiş yıllardaki gelişine ve yol alışına da bakalım. Fisandon köyü yönünden gelen dere, iki yakasında yer alan söğütlerin gölgesiyle taşıdığı suyu güneşten korur, bir yandan da söğüt dallarını yıkamaya çalışır gibi 3-4 km iki yandan Deve Sulağı’na dek sakin ve sessizce akardı.

Dere, Nal Döken yamacının batısı ile Mut yolu arasında yer alan geniş bir çayırlıkta, sanki biraz nefeslenip hızlanacak koşucunun özgüvenli sakinliğinde güç toplar, dağılan ince kollar birbirine eklenir, soluklanış gibi tepenin hemen alt ucunda ikiye ayrılırdı.  Sol yandaki kol iğde yoluna yanaşır, az ileride bir sarnıca inip çıkarak iğdeli değirmeni döndürürken sonra tabanındaki bir kırıktan alttan Mut yolunu geçip deli pınarı besleyerek yol alırdı. Sağdaki kol da hızlanarak tabandan kırıkları doldurup yola yakın bir pınarcık oluşturup, yukarıdan aşağıya kütül kütül akarak Gavurlar Höyüğü’nün doğu eteğini yalayıp kentin yeşilliklere gark olmasına olanak verip, köylü yolunun alt ucunu oluşturan taş köprünün altından ılgıt ılgıt akmayı sürdürürdü.

Günümüzde Valilik Konutunun bulunduğu tepeyi geride bırakan kol tekrar ikiye ayrılır; soldaki (Batı yanlı) kol Siyaser’e, diğer kol Siyaser’in güney yönünden bugün ki Ticaret Odası’nın bulunduğu yerde bir yay çizerek ve Kamerler’in Bulgurhanesi’ni çalıştırıp, Vilayetin bahçe sınırıyla, polis karakolu çizgisinde “Çimento” dediğimiz kanal içinde üç-dört bulgurhane çalıştırıp yine karakolun olduğu yerden, ki beş, altı metrelik yükseklikten aşağıda 1934 yılında kurulan elektrik üreten santralı ve Ağa değirmenini çalıştırarak Siyaser mahallesini sulayıp, Kadir Güneşler’in bulgurhaneyi çalıştırıp köprünün altından Duruların bulgur haneyi çalıştırarak çimentodan gelen su ile birleşerek Redifkışla’nın az geri altında (Batı yönünde) bulunan Gödetli Hacı’nın tarlasından yer altından yol alarak her mahallede en az iki-üç adet olan çeşmelere ulaşırdı. Yer altından birçok mahalleyi dolaşan bu yol, Paşa Camii’nin güneyinden, Demir Gömlek’e, oradan Sekiçeşme Hamamına ve hamamın külhan bölümünün yanından Hoca Mahmut’a ve hamam önünden Kılbasanlılar’ın evinin altından boruyla zapturapt altına alınarak üç-dört metre yükseklikten itfaiye araçlarını doldurulmasına olanak verirdi. Yer altından gelen su Garaj’dan belediyenin salhanesinin temizlik görevini yerine getirip, toprağa vitamin katkılı su olarak, kavaklı yoldan geçip Leblebiciler değirmeninin önünden demir yolunu atlayıp Şanşalı’nın bahçesinden sonra  yağışın bol olduğu günlerde Burunoba’ya ulaşırdı. Daha uzun yola aç toprak izin vermez, topalak bebek yavrusu gibi suyu emerdi.

İmaret Irmağı

   Dönelim Gavurlar Höyüğü’nün orada bıraktığımız dereye… Derenin bir kolu, Köylü yolu köprüsünün oradan birkaç bahçe geçip, Çataklı Ali Aysan’ın bahçesinin köşesindeki köprünün altından Muharrem Gümüş’ün bahçesine girer, bahçeden çıkan su Osman Hicabi’nin bahçesinin içinden geçer geçmez Hadizade’nin ensiz bahçesinden küçük bir aralıktan sonra Müftüzade’nin bahçe duvarı dibinden 300-400 metre böğürtlen ve cırt atanla duvara dayalı yeşilliklerden sonra ikiye ayrılırdı. Sol yanı (batı) Alaaddin Bey Türbesi’ne doğru, sağ yanı Parmaklı Cami (doğu yönü) yönlü köprünün altından geçip, sol tarafta Çataklı Özdoğanlar’ın bahçesini, sağ tarafında Ganaş’ın Cevdet’in bahçesine geçerek, İmaret’i yoklayarak Celil Kayserili’nin bahçesinin önünde bulunan hizarcılara, araba imalatı yapan üç-dört imalathanesinin oradan bugün ki söğütlü kahvenin (Hatuniye’den gelen yol açılmadan) arsasını oluşturan Ebe Fatma’nın tarlasından Aktekke’nin haziresine dua okuyarak (muhakkak hamama bir kol vermiştir) Aktekke hücresinin yanından, Macar Hoca’nın torunu olan İsmail Şener ustagilin ve amcalarının evinin altından, Nuri Ölçer’in evinin altından Hacıbayler yalağı ve çeşmesini suya boğarak, Kollataların arka sokaktan Gazi İlkokuokulunun kavaklarını suyla doyurup, sağa dönüp Porsuk’ta (Şambayat’a) lahanaları sulayıp, Mısırlıoğlu’nun bahçesinden demir yolunu aşabilmesi için, iniş aşağı yoluna devam eder; toprak, Kılbasan’dan öteye izin verirse, Dinek’e ulaşırdı.

Tarihi Köprüler

İğdeli değirmeninin kuzeyindeki köprünün altından geçen dere kolu, hafif bir “s” çizerek Karamanlıların yüzmeyi öğrendiği Boklubent’ten sonra sağa doğru yol alırken Helvacı Tahsin’in kavaklığını suladıktan hemen sonra Karadeğirmen’de kına gibi un öğüterek tarihi köprülerin altından geçerdi. Karamanoğlu Beyliği, hatta daha önce yapıldığı izlenimi veren zarif ve güven veren çok ilginç ikiz köprüyü geçip, hızlanıp Şıhali Sultan’ın önünden, geniş Gazalpa köprüsü’nün altından, mezarlığın batı kenarına sürtünerekten Emekseven köprüsünü geçer, demir yolunu da geçerek Kaleycik’ten, Pirinçlik’ten ve Güdürek Gümü’nden de geçtikten sonra, gücü kesilir, Karadağ önünde kaybolurdu. Ne yazık ki, yok olan derelerimiz gibi, üzerindeki köprüler de toprağa gömülerek kaybolmuştur.

Su Yolları Anılarda Yaşasın

Tüm Karaman’ı dolaşan bu su yollarının, iki sarnıç arasının insanlarla tanışabilmesi için umarım yetkililer izin verir. Hem Karamanlı, hem de gelen konuklar veya gezginler bir zamanlar şehre hayat veren bu su yollarını öğrenmiş olur.

   Hemen hemen her kentte belgelere dayanmayan bir “şehir efsanesi” olarak adlandırılan söylenceler kuşaktan kuşağa sözlü kültürle aktarılır. Karaman’ımızda da, “Kır mahallenin alt yanından girsen” ya da “İmaret’ten girsen Kale’den çıkan yer altı yolu var” efsaneleri anlatılır.

Söylencelerde yer altından geçen yollar var da, Fisandon Deresinin Gödetli’nin tarlasında yer altından Karaman’ın her mahallesinde en az iki-üç adet çeşmesine çürük su taşıyan tünel olarak yapılmış, yer altından su taşıyan yollar yer almaz. Oysa ki, bu tünelin oksijen almasına olanak sağlayan sarnıçlarla tüm Karaman çeşmelerine su sağlanıyordu.

   15.Yüzyıl ile 20. Yüzyıla dek Karaman’da 35’e yakın mahalle bulunduğu belgelerle kanıtlıdır. Bu mahallerden en çok ek alan mahalle Topucak Mahallesi’dir.  Önceki belgelerde varlığı (Temettuat, şeriye sicil defteri vb. defterlerle) kanıtlı olan Hatıplar, Şahruh, Say gibi mahalleler Topucak mahallesine eklendiği görülür. (18-19-20.yüzyıllarda)

   Genelde Karaman mahallelerinin (Litosfer) toprak derinliği 4-6 metre iken, Say mahallesi, ismini hak ederek alan mahallelerden biridir. Bu bölgenin zemininde 80-100 cm’den sonra say ortaya çıkar. Cumhuriyetin ilk kaymakamı, halkı da işin içine katarak, bu toprak yapısına uygun su iletimini planlamış, sağ su, çürük su aynı çeşmeden akmaya başlamış. Bu su yolunun 1936 yılında künkleri yenilenmiş, dönemin belediye başkanı Halazademiz Ahmet Hulusi döneminde, sistem güçlendirilerek her çeşmeden sağ su- çürük su akmış ve konutların su alabilmelerinin önünü açılmış.

   İmaret’in önünden geçen su yolunun üzerinde kereste satıcıları, hizarlar ve araba üretimi yapan, üretilen arabaları renk renk motiflerle süsleyen boya atölyeleri vardı. Günümüzde Atatürk Bulvarı’na denk gelen bölümde anımsayabildiğim kadarıyla, Hizarcı Mahmut, Kalleş, İlistralı Mehmet Turan, Kalfa Süleyman, Arabacı Süleyman Karaoğlu( Çalpara yapımı en meşhur usta), Fuat Güleç (Ali Efendi’nin kardeşi), Ünzile’nin Ali (Mustafa, Mehmet Öztav’ın babaları) dizilirlerdi. Karaman’ın sanayisi ve ticareti 1930-1960 yılları arasında burada yoğunlaşmıştı. Ayrıca, 1960’lı yıllarda şimdiki belediye binasının bulunduğu yerde, su yolu üzerinde belediyenin buzhanesi denilen soğuk hava deposu ve bu binanın içinde mazot ile çalışıp elektrik üreten jeneratör vardı, gece 12’den sabaha dek çalışırdı. 1960’lı yıllardan sonra buradan şehir mezarlığının yakınına dek tamirhaneler, marangozhaneler yerleştiler. Yeni Musalla ve Ahmet Yesevi Camiiinin bulunduğu yer “gazhane” idi. Demiryolu ile Karaman’a gelen180-200 litrelik galvanizli çelik kuşaklı bidonlarla istasyonundan buraya gazyağı, benzin, mazot ve renkli ispirto taşınırdı. Bir belediye görevlisi, bu yakıtların belgelerini denetlerdi. Gazhanenin kuzeyindeki eğimli say arazi üzerinde de gençler futbol maçı yaparlardı.

Editör: Mustafa ÖZÜNAL