Merhaba değerli okuyucular.

Bu hafta köşemizde ülkemizde yaşanan deprem felaketi sonrasında sorumluların ceza hukuku kapsamındaki sorumluluklarından bahsedeceğiz.

Ceza hukuku, genel itibari ile suç teşkil eden fiilleri ve buna verilecek olan cezaların neler olduğunu düzenleyen hukuk dalıdır. Özel bir hukuk dalı olması nedeniyle kendine özgü kuralları ve ilkeleri vardır.

AFAD tarafından 21.02.2023 tarihinde yapılan resmi açıklamaya göre Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli iki büyük depreminin ardından ülkemizde 7184 tane artçı deprem meydana gelmiş ve bu felakette resmi verilere göre 42.310 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olayın ülkemizde yaşanan en büyük facialardan biri olduğu şüphesizdir. Ülkemizin ne yazık ki bir fay hattının üzerinde yer alan deprem ülkesi olduğu bilinmektedir. Bu nedenle hepimiz acı gerçekle birlikte yaşamak zorundayız. Bu gerçekle yaşamak zorunda oluşumuz, özellikle hepimizin günün büyük bir çoğunluğunu geçirdiğimiz evlerimizin, iş yerlerimizin ve diğer inşaat alanların yapımı konusunda ilgilileri daha dikkatli davranmaya sevketmelidir. Ne yazık ki bu deprem felaketinde bir çok kişinin sorumluluğunun bilincinde hareket etmemesi felaketin derecesini arttırmıştır. Biz de bugün bu sorumluların kimler olduğu ve bu sorumluların ne şekilde yargılanacağı ve cezalandırılacağı konusundan bahsedeceğiz. Bu konudaki bilgi paylaşımımızın ana metnini Türkiye Barolar Birliği’nin yazmış olduğu “Depremzedeler İçin Hukuk Rehberi “ oluşturacak. İsteyenler Türkiye Barolar Birliği’nin resmi sitesinden daha detaylı olarak bilgilere ulaşabilir.

DEPREM FELAKETİNDE CEZA HUKUKU AÇISINDAN SORUMLULAR KİMLERDİR?

Öncelikle bir kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğunun doğması yaşanan olay sonucunda ortaya çıkan duruma göre değişmektedir.

Genel olarak hasar gören, yıkılan binalardasorumlular :

Müteahhitler,

İnşaat Mühendisleri ve Yapı Denetçileri (inşaat öncesi ve sırasında yapıyı mevzuata ve bilimin gereklerine uygun projelendirmekle, inşa etmekle ve ya pının projesine uygun yapıldığını denetlemekle yükümlü görevliler )

Binalara inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni veren görevliler

Malikler ( Burada ev sahiplerinin sorumluluklarının, evlerinde kiracı olduğu durumda ve kiracıların evin yapısı ile ilgili sorun yaşandığını bildirmeleri ; ev sahiplerinin ise bu sorunu gidermeyerek kiralananı kullanıma hazır şekilde bulundurma borcunu yerine getirmediği durumda doğabileceğini belirtmek gerekmektedir. )

Ve gerek inşaatın yapılması gerek oturum gerçekleştiği sırada denetim sorumluluğu olan belediye ve ilgili bakanlık yetkilileridir.

Bu kapsamda inşa edilen yapının kurallara uygun şekilde yapılması ve bu yapının denetlenmesi gerekmektedir. Örneğin inşaatta kullanılan betonların 2004 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlanmış ve elle beton dökümü yasaklanmış, hazır beton kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. İşte burada inşaatta kullanılan betonun hazır beton olmadığının tespiti halinde bu kişilerin sorumluluğu doğabilecektir.

Ya da başka bir örnek vermek gerekirse , inşaatın ruhsat aldığı şekilde inşa edilmesi ve bitirilmesi gerekmektedir. Sosyal medyada da sıkça rastlandığı üzere afet bölgesinde site şeklinde birden fazla bloklu şekilde inşa edilen yapılarda bazı blokların altına market açılması için ruhsata aykırı şekilde inşaata müdahale edildiği ve bu nedenle müdahale görmeyen bloklar sağlam kalırken, müdahale gören blokların ise maalesef yıkıldığı görülmektedir. İşte burada müdahalenin ilgili yerlerden izin alınarak gerçekleştirildiyse ilgililerin, izin alınmadı ise müdahalede bulunanların ve diğer ilgili kişilerin sorumluluğu doğabilecektir.

Burada önemle belirmek isterim ki ceza hukuku açısından her olay kendi şartları içerisinde değerlendirilir. Ceza hukukunda bu cezalandırma ve sorumluluktan bahsedebilmek için gerçekleştirilen fiil ile ortaya çıkan sonuç arasında bir “illiyet bağı” olması gerekmektedir. Örneğin müteahhitin binanın taşıyıcı kolanlarının içini demir ve beton ile sağlamlaştırması gerekirken tuğla ile ördürdüğü bir binada deprem nedeniyle binanın yıkılması ve insanların vefat etmesi durumunda, binanın taşıyıcı kolanlarının kurallarına uygun inşa edilmemesi nedeni ile bina yıkılmış olacak ve müteahhitin eylemi ile vefat olayları arasında bir bağ kurulmuş olacaktır. İşte bu fiil nedeniyle sonucun ortaya çıkmış olması arasındaki bağ hukukta illiyet bağı olarak adlandırılmaktadır.

CEZA HUKUKU AÇISINDAN ORTAYA ÇIKACAK SONUÇLAR :

  1. Ölümün meydana gelmiş olması : Yaşanan deprem sonucunda ölüm olayının meydana gelmiş olması sonucunda ortaya çıkan suçun olası kast ya da bilinçli taksirle mi gerçekleştirildiği konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. En basit hali ile açıklarsak olası kast halinde fail eylemin sonuçlarını öngörmekte ancak “ OLURSA OLSUN “ düşüncesi ile hareket etmektedir. Fail neticeyi öngörmüş ancak neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir önlem almamıştır. İşte bu şekilde düşünülmesi durumunda öldürme suçunun olası kast ile işlendiği kabul edilir. Bilinçli taksirde ise yine fail tarafından sonuç öngörülmekte ancak deprem yaşanması beklenmemektedir. Yani fail bilinçli taksir halinde her şeyin yoluna gideceğine inanmaktadır. Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu inşaat işleri ile uğraşmasa dahi bütün vatandaşlarımız bilmektedir. Bu nedenle şahsi kanaatim suçun bilinçli taksirle işlenmesi mümkün değildir. Kaldı ki depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş ilinin, en yıkıcı sonuçların yaşandığı Hatay ilinin ve depremden etkilenen diğer sekiz ilin tamamının Doğu Anadolu fay hattını tam üzerinde kurulduğu dikkate alındığında ilgililerin bunu bildiği kabul edilmelidir. Burada failler olası kast ile öldürme suçundan ceza almalıdır. Zira öldürme eyleminin olası kastla işlenmesi hali, bilinçli taksirle öldürme eylemine göre daha fazla ceza öngörmektedir. Ölüm olayının meydana gelmiş olması halinde savcılık hiçbir ihbar veya şikayete gerek görmeden suçla ilgili soruşturma başlatmak zorundadır. Ancak suçla ilgili olarak savcılığa şikayet dilekçesi verilmesine engel bir durum da bulunmamaktadır. Bu şikayet dilekçesini ölenin eşi veya çocukları, bunlar yoksa yakınları verebilirler. Soruşturmanın tamamlanarak davanın açılması durumunda ise bu şikayet dilekçesi verenler davaya katılabilirler. Davaya katıldıkları takdirde delil sunabilir, düşüncelerini açıklayabilirler. Karar verildiği aşamada karara itiraz edebilirler. Davaya katılmak için şikayet dilekçesi şart olmayıp, dava açıldığı takdirde de bu kişiler yine dosyaya bildirimde bulunarak suçtan zarar gören olarak dosyanın tarafı olabilirler. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi olay ile ilgili olarak şikayette bulunmakta yarar vardır.
  2. Yaralamanın meydana gelmiş olması : Deprem felaketinden olayı yaralanmanın gerçekleşmesi halinde de aslında ölümün gerçekleşmesi halinde kısmında bahsettiğimiz kurallar genel olarak geçerlidir. Burada farklı olan husus, yaralamanın şikayete bağlı olmadığı hallerde zarar görenlerin mutlaka şikayetçi olması gerektiğidir. Örneğin depremde yaralanan ve bu yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek olması halinde vatandaşımız, süreçle alakalı olarak ilgilerin ceza alabilmesi ve hak kaybına uğramamasu için şikayetçi olmalıdır. Çünkü yazımızda belirttiğimiz üzere ceza hukukunda her olay farklı olarak kendi şartları içerisinde değerlendirilir. Önceki haftalardaki yazılarımızda yaralama suçundan bahsetmiştik. Bu yazıda suçun bazı hallerinin şikayete bağlı olduğunu belirtmiştik. Şikayet süresi altı ay olup, bu süre depremin gerçekleştiği tarihten itibaren başlamaktadır.
  3. Ölüm ve yaralanmanın meydana gelmemiş olması : Yaşanan deprem felaketi nedeniyle ceza davası açılabilmesi için mutlaka ölüm ya da yaralanmanın gerçekleşmesi gerekmemektedir. Zaten binaların hasar alması nedeniyle, mala zarar verme, kamu güvenliğini kasten tehlikeye sokma ve görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelebilecektir. Burada mala zarar verme suçu şikayete bağlı bir suç olup bu suçtan zarar görenlerin yine depremin gerçekleştiği tarihten itibaren altı aylık sürede şikayetçi olması gerekmektedir.

Yukarıda genel olarak deprem felaketi nedeniyle yaşanan vefat,yaralama ve binaların hasarlı hale gelmesi nedeniyle oluşacak suçlardan bahsettik. Konu ile ilgili olarak detaylı bilgiye Türkiye Barolar Birliği sitesinde bulunan depremzedeler için hukuk rehberinden ulaşabilirsiniz. Afet sonrasında HSK tarafından bölgede bir çok savcı ve hakim görevlendirilmiş olup çalışmalar hukuk alanında da yürütülmektedir. Yine depremin yaşandığı on ilde bir çok avukat meslektaşım, sahada çalışarak delillerin kaybolmaması için delil tespiti çalışmalarına katılmaktadır. Hasarlı yapılarla ilgili olarak bir çok ilgili gözaltına alınmış olup bir çoğu kuvvetli suç şüphesi ve diğer tutuklama nedenleri dikkate alınarak tutuklanmıştır. Cennet vatanımızda bir daha böyle afetlerin yaşanmaması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Umuyoruz ki bu afet son olur ve bundan sonra kaç şiddetinde deprem olursa olsun hiç kimse zarar görmez. Vefat eden vatandaşlarımıza karşı son görevimiz, olay ile ilgili olarak sorumluluğu olan kim varsa hakettikleri cezayı almalarını sağlamaktır. Kaçamayacaklar, yargılanacaklar..