İnsan soyunun yaşadığı avcılık ve toplayıcılık dönemde kadın, elinde çapa ile toprağı işler ve ektiklerini toplardı. Böylece kadın, üretim konusunda öne çıkan olarak; ailede de önde idi. Bu durum, “anaerkil aile yapısını” oluşturdu.

Ne zaman ki, toprağa saban girdi ve çakmaktaşı savaşı başladı ve erkeğin fiziksel gücü anlaşıldı; kadın, önemini yitirdi ve erkeğin kölesi olmaya başladı.

Süreç içinde kadın:

Ve kadın, savaşlarda tutsak edildi ve esir pazarlarında satılmaya başlanıldı. Böylece de kadın, emeğinden ve vücudundan yararlanılan duruma getirildi.

Ve kadın, serf yapılıp toprağa bağlandı.

Ve kadın, hareme atılıp, çocuk doğuran bir makine yapıldı.

Ve kadın, burkaya ve çarşafa büründürüdü ve böylece de dünyası zindan edildi.

Ve kadın, engizisyon mahkemelerinde yargılandı; cadı damgası vuruldu ve her olumsuzluğun anası diyerek, ateşe atıldı.

Ve kadın, sürekli olarak aşağışlandı.

Farklı coğrafyalarda, farklı dinlerde yaşayan ve farklı düşüncelerin mahkûm ettiği kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda varlıklarını hissettirmeleri, çalışma koşullarının iyileştirilmeleri ve emeklerinin karşılığını alabilmeleri yönündeki mücadeleleri, 19. uncu yüzyılın ortalarında başlamıştır.

Kadınlar bu alanlardaki ilk eylemlerini, ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında yaptılar. Bu eylemde yeterli sonuç alamadılar. Ancak eylemlerini 8 Mart 1857 günü greve giderek sürdürdüler. Eylem sırasında fabrikada çıkan bir yangında 129 kadın hayatını kaybetti. Kadınların eylemleri, aynı yıl diğer sanayi kollarında da kendisini gösterdi.

Susan Bɾownell Anthony, ABD'de kadınlara oy hakkı tanınması için verilen mücadelenin ilk öncülerindendir. 1892-1900 arasında Amerika’da kadınlara “Oy Hakkı Ulusal Derneği”nin Başkanlığını yürüttü ve kadınlara oy hakkı tanıyan, 1920 tarihli Anayasanın 19. Ek Maddesi'ni sağlayan ortamının hazırlanmasına katkıda bulundu.

Ve kadın, “keşke Yunan kazansaydı” diyen zihniyetlerin karşısında; kadınlarımız; namusları, vatanları ve özgürlükleri için savaştılar. Bakalım:

Anadolu kadını; ekonomide, siyasette, bilimde, eğitimde, sanatta ve destanlaşan kahramanlıklarında, erkeklerle at başı gitmişlerdir, hiç geride kalmamışlardır.

Ahi Evren’in eşi Fatma Hatun (Fatma Bacı), Moğolların Kayseri kuşatmasında direnmeyi başlatmış ve Moğollara esir düşmüş ve 13 yıl esaret hayatı yaşamıştır. Fatma Bacı, esaretten kurtulduktan sonra Moğollara karşı Anadolu’nun değişik yörelerinde yine direniş hareketlerini başlattı.

Osmanlı Sultanı Nefise Sultan, Karaman’da bir medrese açtı.

Türkan Saylan, cüzam hastalığı ile mücadele ederek, bu hastalığın tedavisi yönüne gitti.

Özlem Türeci, Almanya’da BioNTech adlı bir firma kurucusu ve baş sorumlusu oldu.

Nene Hatun, 93 Harbinde, Rusların Erzurum’u işgalleri karşısında, Erzurum Halkının işgallere karşı direnmesini sağladı.

Kurtuluş Savaşımız sırasında İstanbul’dan gelen silahların İnebolu ve Kastamonu üzerinden Anadolu’ya kağnı arabalarıyla ve dallarında sarılı çocuklarıyla ve erkeklerle birlikte taşıyan yüzlerce kahraman kadınımız oldu.

Kurtuluş savaşımızda kahramanlık gösteren diğer kadınlarımız:

Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Kara Fatma, Halime Çavuş, Gördesli Makbule, Çete Emir Ayşe, Tayyar Rahmiye ve isimlerini yazamadığım binlerce kahraman kadınlarımız…

Halide Edip Adıvar, İstanbul’da Sultan Ahmet Meydanı’nda binlerce kişinin katıldığı mitingde söylev vererek, Kurtuluş Savaşımıza direnci başlattı, kitaplar yazdı ve orduda onbaşı rütbesini aldı.

Sabiha Gökçen, ilk kadın pilotumuz oldu.

Ve kadın, son yıllar yaşanılırken, ülkemizde değersizleştirilerek taciz ve tecavüzlere uğradı.

Ve kadını, ülkemizde koruma altına alınan yasalar yok sayıldı.

Ve kadınlar ülkemizde:

2015 yılında: 303

2016 yılında: 328

2017 yılında: 338

2018 yılında: 363

2019 yılında: 474

2020 yılında: 300

2021 yılında: 280

Kişi olarak öldürüldü.

Ve kadın, insan soyunun bir yarısıdır; bu bir yarıyı yok etmeyin.

Her kadın bir emekçidir diyerek; bütün kadınların 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum…

Kemal UYSALER-06.03.2022-İZMİR

BİR ALINTI:

"42 yaşındaydı...

Çok yoğun çalışıyordu, bir şirkette terzilik yapıyordu.

Amerika'nın Montgomery şehrinde yaşıyordu, adı Rosa Parks'tı.

O günlerde siyahlar otobüsün arka kısımlarında oturuyorlardı, beyazlar ayakta seyahat etmezlerdi, beyazlara ayrılan yerler bittikten sonra sırayla zencilerin olduğu yere gelir, siyah kalkar yerini beyaza verirdi.

Günlerden 1 Aralık 1955 Perşembe'ydi.

Rosa yine çok yorgun bir şekilde otobüse bindi, kendisine ayrılan yere geçti ve oturdu.

Beyazlar binmeye başladı, bir süre sonra beyazların yeri bitince, siyahların olduğu yere geldi beyazlar.

Bir, iki, üç siyah kalktı yerini beyazlara verdi.

Yer verme sırası Rosa'ya gelmişti.

Rosa yerinden kalkmadı.

Şoför arabayı durdurdu ve Rosa'ya kalkması gerektiğini söyledi, Rosa kalkmadı.

Kalkmıyorum diye yanıt verdi, çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum diye devam etti.

Bunun üzerine şoför otobüsü durdurdu, polis çağırdı ve polis Rosa'yı tutukladı.

Kefaletle serbest kaldığında aslında bu eylem çok umursanmadı.

Ancak Alabama Üniversitesindeki bir profesör olaydan haberdar oldu, bu olayın üstüne gitmeye karar verdi ve Montgomery halkını otobüsleri boykot etmeye çağırdı.

Boykot başarılı olunca, siyahlar devam kararı aldılar ve birlik oluşturmaya karar verdiler, bu birliğin başına da kimi getirdiler?

26 yaşındaki genç vaiz Martin Luther King.

Siyahların hayatını değiştiren büyük adam böyle bir olay sayesinde Dünya ile tanıştı.

Mahkeme günü geldiğinde ABD'nin, tüm siyahların, beyazların ve siyasilerin gözü bu mahkemedeydi.

Rosa 14 Dolar para cezası aldı ama artık bu boykot engellenemezdi.

Tam 381 gün tek bir siyah bir daha otobüse binmedi, kilometrelerce yürüdüler ama hiç otobüse binmediler. Otobüs firmaları battı, beyazlar da destek verdi bu boykota, birçok siyahı kendi arabaları ile işe getirip götürdüler...

Ve 1956 yılında ABD Anayasa Mahkemesi, otobüslerde renk ayrımını kaldırdı, artık otobüste siyah -beyaz isteyen istediği yere oturacaktı, kimse kimseye yer vermeye mecbur değildi.

Martin Luther King daha sonra aldı başını gitti.

Ama BİR KADIN ile...

Her şey bir KADIN ile başladı ...