Karaman’da bayramlar, bahar aylarında bir başka güzel olurdu…

Toprağı örten yeşillikler, ağaç dallarında açan beyazlı pembeli çiçekler, yağmur sonrasında oluşan toprak kokusu, yeryüzü cenneti yapardı adeta Karaman’ı…

İki tarafında akasyaların açtığı İstasyon Caddesi, Karaman’ın boynuna sarılmış bir gerdanlık görüntüsü oluştururdu…

Göçmen kuşlarının, ibibiklerin, güvercinlerin, sığırcıkların, serçelerin, yaban ördeklerinin ve yaban kazlarının ötüşleri; Kazalpa Çayının çağlayan sularına karışırdı…

Odun Pazarı’ndaki bayram yeri, bu güzelliklerin oluşturduğu zincirin halkalarından biri olurdu.

Akrabalarım ve komşularımızın verdikleri tırtıklı ve delik kuruşlar ve yine delik yüz paraların(iki buçuk kuruş) ceplerimde oluşturdukları ağırlıklarla bayram yerine koşarak giderdim.

Bayram yeri: tel üzerinde yürüyen cambazların, satıcıların bağrışları ile rengârenk giysileri içindeki çocukların cıvıltılarıyla dolu olurdu.

Ahşaptan yapılmış iki dönme dolap, çok uzaklardan görülürlerdi.

Dönme dolapların ay ve yıldızlardan haber getiren birer aracı olduklarını düşünürdüm. Ben hiçbir bayramda bu dönme dolaplara binmedim.

Dönme dolaplara yakın bir yerde de ahşap salıncaklar vardı.

Ahşap dönme dolaplardakilerin bağrışları, ahşap salıncaklardakilerin bağrışlarını her zaman bastırırlardı.

Bayram yerini bir renk cümbüşüne çevirenler, rüzgârda dönen renkli kâğıt fırıldaklarla, şişirilmiş renkli balonlar olurdu.

Bayram yerine babaları veya ağabeyleriyle gelen çocukların yarış yapmak için uçurdukları renkli uçurtmalar, ayrı bir heyecan kaynağı olurlardı.

Değişik boylardaki kiralık bisikletlere binmek isteyenler, sıra beklemek zorunda kalırlardı.

Akyokuş’a gidiş-geliş seferleri yapan ve Toros adını alan otobüsler, bayram yerinin en çok istenilen eğlencesi olurlardı.

Termiye, macun, simit, şambali, pamuklu şeker ve çizili şeker satıcıları aynı hizada dururlar ve aralarında müşteri çağırmak için adeta yarışırlardı.

Benim en çok dikkatimi çeken pamuklu şekerleri nasıl yapıldıkları olurdu.

Dönen çarklar arasında kaybolan küçük şeker parçacıklarının, nasıl oluyor da pamuk durumuna dönüştüklerini bir türlü kavrayamazdım.

En çok sevdiğim ve aldığım, şambali olurdu.

Şambalini her alışımda, “Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü” sözünü hatırlardım.

Tüm insanların Kurban Bayramlarını kutluyorum.