Bu acı o kadar büyük bir acıdır ki kelimler yetmez anlatmaya. Yoktur bundan ötesi… Sözün bittiği yerdir.

Ne denilebilir ki…

Yanıyoruz...

Ülke yanıyor…

Hem de cayır cayır…

İnsanlar, hayvanlar, ağaçlar…

Taş, toprak, su…

Yangın görüntülerine can dayanmıyor. Dayanılacak gibi de değil. Ağlıyor, gözyaşı döküyoruz. Elimizden başka da bir şey de gelmiyor.

Yüz yıllık, iki yüz yıllık hatta üç yüz yıllık ağaçlar cayır cayır yanıyor.

Evler, insanlar, hayvanlar…

İlla bir felaket başımıza gelecek ve o felaket üzerine konuşacağız.

Hem de saatlerce ve de günlerce…

Adı üzerinde doğal afet!

Doğal afetin bir yeri, bir zamanı, bir tarihi olmaz.

Doğal afettir bu, her an dünyanın her hangi bir yerinde meydana gelebilir…

Suçlu aramaya, bir suçlu bulmaya gerek yok.

Gecen yıl Avustralya’da orman yangınları tam bir ay sürdü. 28 kişi hayatını kaybetti. 8 milyon hektar alan yandı. 2500’den fazla bina kullanılmaz oldu. 1,1 milyardan fazla hayvan öldü. Hatırlar mısınız bilmem!

Deprem mesela?

Uykuda, tatilde, akraba, dost ziyaretinde, eğitim için gittiğinizde ne bileyim yolculukta bile yakalayabilir.

17 Ağustos 1999 depremi kimleri alıp götürmedi ki! Dile kolay 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. En son İzmir depremi şaka gibi geldi 116 kişiyi aldı götürdü.

Rize’deki sel felaketinde sekiz kişi can verdi.

Çağın hastalığı Covit 19 doğal felaketlere anlamlı bir örnektir. Covit 19’dan hayatını kaybedenlerin sayısı bu gün itibari ile ülkemizde 51 bin 767 kişiyi; dünyada ise 3,5 milyon kişiyi aştı.

Küresel ısınma! Küresel iklim değişikliği!

Boşuna söylenmiş değil...

Yetkililer, bu işin uzmanları, akademisyenler her daim söylüyorlar. Felaketler kapıda bekliyor… Belli! Bir şeyler olacak. Deprem, tsunami, salgın, sel, yangın…

Her daim afetlere hazırlıklı olmalıyız; lakin, ama, ancak, fakat demeden…

Yanan ne Antalya ne Muğla ne Mersin ne Adana…

Şuan ülkenin akciğerleri yanıyor. Biz yanıyoruz…

Ülke yanıyor…

Hepimiz yanıyoruz…