26 Mayıs Çarşamba günü 15 Temmuz Konferans Salonunda ilk olarak KMÜ Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Cenk Celasin tarafından çeng resitali verildi. Programa başlamadan önce, 2000'li yılların başlarından itibaren çeng icra ettiğini belirten Celasin, çalgı hakkında kısaca dinleyenleri bilgilendirdi; ardından "Hicaz Nağmelerden" adlı çeng resitalini verdi. Beğeni toplayan resital sonrasında Dr. Öğr. Üyesi Celasin'e KMÜ Rektörü Prof. Dr. Namık Ak'ın eşi Mürşide Ak tarafından plaket verildi.

Program, TRT Emekli Program Yapımcısı ve Sunucusu Şükriye Turan tarafından verilen "İnternet Dili ve Türkçeye Etkileri" adlı söyleşiyle devam etti.

"Diller ulusların parmak izi gibidir"

Söyleşisini vermek üzere sahneye gelen Turan, "İnsanları bir araya getiren birtakım ortak değerler vardır. Bu değerler gizli bir anlaşma gibidir. Elle tutulur bir belge niteliğinde olmasa da benimsendiği ve sahip çıkıldığı için yaşayan, yaşatılan değerlerdir. Bunlar içinde en önemlisi dildir. Çünkü dil insanlar arasındaki en etkili iletişim aracıdır. Dil bir ulusun bağımsızlığının en önemli göstergesidir. Dilini kaybeden bir milletin benliği, değerleri, özü, her şeyi kaybolmuş demektir. Çünkü diller ulusların parmak izi gibidir. Ayrıca dilimiz atalarımızın bize emanetidir; onların bıraktığı en değerli mirastır. Onu bozmadan, yozlaştırmadan, kirletip kaybolmasına izin vermeden geliştirerek gelecek kuşaklara taşımak da bizim en önemli görevimizdir." dedi.

"Türkçe, internetin devreye girmesiyle yoğun olarak İngilizcenin etkisi altında girdi"

Başka dillerin bugünkü Türkçeye etkisi konusuna da değinen Turan şunları söyledi: "Ülkeler ve uluslar; ekonomik, kültürel, siyasi ilişkiler, göçler, bilimsel çalışmalar ve yabancı dil öğrenme gibi pek çok nedenle başka ülkelerle iletişim içinde olurken diller de birbirinden etkilenir. Dünya üzerinde başka dillerle etkileşim içinde olup da başka dillere sözcük verip sözcük almamış hiçbir dil yoktur. Türkler de tarihin şartları içinde iletişim içinde oldukları ülkelere sözcük vermiş, bu ülkelerden de sözcük almıştır. Bir dile belirli bir dönemde başka dillerden yoğun biçimde sözcük, ek, deyim, terim, tamlama gibi birikimler girmiş ise dil kirliliği oluşmuş demektir; dilin kaybolma tehlikesi var demektir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Arapça ve Farsçanın, Tanzimat’tan sonra Batılı dillerinden özellikle Fransızcanın etkisinde kalan Türkçe günümüzde de internetin devreye girmesiyle yoğun olarak İngilizcenin etkisi altında girmiştir. İnternetle ülkeler arasındaki etkileşim öyle hızlandı ki paylaşımlar yoluyla dilimize geçen sözcükler daha Türkçe karşılığı bulunmadan yabancı dildeki karşılığı ile dilimize yerleşmeye başladı. Türkçeye giren yabancı sözcükler konuşma ve yazı dilinde anlam karışıklığına yol açarak bir yandan anlatım bozukluğuna neden olurken diğer yandan da Türkçenin gramer yapısını bozuyor. Artık büyük şirketlerin yönetici ve çalışanları Türkçeleri olduğu halde iş hayatıyla ilgili terimlerin İngilizcesini kullanıyor."

"Türkçe yozlaştı"

Turan konuşmasının devamında internet dili ve Türkçeye etkileri konusunda açıklamalarda bulundu. Turan, dilimizdeki sorunların sadece dilimize geçmiş olan yabancı kelimelerin kullanılması ile sınırlı olmadığını belirterek, "İnternetle birlikte sınırlar ortadan kalktı. Bilginin özgürce paylaşıldığı yeni bir toplum ortaya çıktı. Yazışmalarda sanal bir dil kullanılıyor. İnternet yazışmaları Türkçenin ses yapısını, kelime ve cümle yapısını bozuyor. Olaya Türkçe açısından baktığımız zaman karşılıklı bir etkileşim değil, ancak tek taraflı bir etkilenme var. Evrensel denilen bu sanal ortam dili ile Türkçeye pek çok yabancı kelime girdi ve dilde kirlenmeye yol açtı. Türkçe yozlaştı. Yazı dilimiz kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Sözcüklerin sadece baş harfleri kullanılıyor. Sözcükler ünlüler kullanılmadan kısaltılarak, hatta konuşulduğu gibi yazılıyor. Büyük ve küçük harfler birlikte kullanılıyor ve gereksiz harf tekrarları yapılıyor. Noktalama işaretleri hiç kullanılmıyor ve bazı sözcükler arasına rakam yazılıyor. Ayrıca sanal ortamda çok fazla emoji denilen resim ve işaretler kullanılıyor." dedi.

"Kelime üreten toplumların dili her zaman daha baskındır"

Turan konuşmasının son bölümünde, "Dil etkileşimlerinde kelime üreten toplumların dili her zaman daha baskındır. Bunun için öncelikle bilim, sanat ve özellikle teknolojide kelime üreten bir toplum olmak gerekir. Çünkü üretmeden tüketmek siyasî ve iktisadî alanda olduğu gibi dil alanında da büzülmeye giderek yok olmaya götürür. Böyle toplumlar diline önce yabancı kelimeler alır ve sonra da kendi dilini yetersiz görüp değiştirmeye başlar. Dili düzeltecek olan yine bizleriz. Dildeki değişimi ve Türkçenin özensiz kullanımını sadece teknolojik gelişmelerle açıklamak eksik olur. Bu konuda en büyük sorumluluk ailelere, öğretim kurumlarına ve öğretmenlere, yazılı ve görsel basına, teknolojik gelişmeleri ülkemize getirenlere, devlet kurumlarına ve özellikle de bireylerin kendisine düşmektedir. Herkes sorumluluğunu bilerek günlük konuşmalarında, yazılarında ve sanal ortamda dilini doğru kullanır ve toplumumuzda dilini doğru kullanan bilinçli bireyler yetiştirirse bunu başarabiliriz. Unutmayalım; bir ulusun en güçlü silahı dilidir." diyerek sözlerini noktaladı.

Program, Şükriye Turan'a KMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Muşmal tarafından hediye takdim edilmesiyle sona erdi. Söyleşinin ardından Turan, Rektör Prof. Dr. Namık Ak'ı makamında ziyaret ederek kendisiyle bir süre Türkçe ve Karaman üzerine sohbet etti.