Tarihte öne çıkan olayların ve kişiliklerin değerlendirildiği programın ilk yayını, İstanbul’un fethinin 568’inci yıl dönümü nedeniyle 29 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirilirken ikinci yayın 30 Mayıs Pazar günü yapıldı.

Google Meet platformu üzerinden gerçekleştirilen ilk programda Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alaattin Aköz, “Fetih ve Fatih” konusunu değerlendirirken ikinci programda KMÜ Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Erol Yüksel, “61. Yılında Türk Demokrasi Tarihinin Kara Lekesi 27 Mayıs Askeri Darbesi” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi.

Türk Demokrasi Tarihinin Kara Lekesi: 27 Mayıs

KMÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Alaattin Uca’nın oturum yönlendiriciliğinde yürütülen programın açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Namık Ak yaptı. Rektör Namık Ak, konuşmasında şunları dile getirdi: “27 Mayıs’tan günümüze kadar her on yılda bir millet iktidarına el konulmakta, ülkemiz ‘süngü tak, darbe yap’ şeklinde askeri vesayet rejimine sahne olmaktadır. Her darbe Türkiye Cumhuriyeti’ni en az yirmi yıl geriye götürmektedir. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına ermesine iki yıl kala, inşallah Cumhuriyet ve demokrasimizin temellerini daha da sağlamlaştıracağız. Temennimiz bundan sonra darbesiz günlerde hep birlikte yürümek ve muasır medeniyetler seviyesinin ilerisine gitmektir.”

Programın oturum yönlendiricisi Doç. Dr. Alaattin Uca ise “Cumhuriyet’le birlikte pek çok darbe olsa da aslında Osmanlı’nın son dönemlerinde de birtakım ordu menşeli müdahaleler olmuştur. Aradaki fark, Cumhuriyet’le birlikte adeta bu, bir gelenek haline gelmiştir.” dedi.

“27 Mayıs, Cumhuriyet’in ilk askeri müdahalesidir”

27 Mayıs askeri darbesini, öncesindeki koşullar ve darbe sonrası yaşananlarla birlikte değerlendiren Dr. Öğretim Üyesi Erol Yüksel, “27 Mayıs, Cumhuriyet’in ilk askeri müdahalesidir, Türk demokrasisine vurulan ilk darbedir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sivil yönetim geleneğinin yıkıldığı tarihtir.” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Harekât, 27 Mayıs gecesi saat 3’te başladı. Harekâtın çekirdek kadrosu gece, karargah olarak belirlenen Harbiye’de toplandı. Sabah erken saatlerde Türk Silahlı Kuvvetleri, yönetime ve tüm hükümet binalarına el koydu. Darbe, 60 civarında örgütlü subay ve 150 kadar, harekâta destek veren subay tarafından gerçekleştirildi. Türk halkı darbeyi sabah saat 05.25’te radyoda okunan bildiriyle

öğrendi. Bildiri, birtakım aydınlar ve öğrenciler tarafından sevinçle karşılanırken özellikle kırsalda sessizlik hakim oldu. Bildiri, darbenin yansızlığını ve hukuku vurguluyor, toplumsal huzuru ve sükuneti sağlamak adına, özgürlük ve demokrasi için yapıldığını iddia ediyor olsa da sonuçlar bunu doğrulamamıştır. Darbe tamamen Demokrat Parti’yi (DP) hedef almış, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere DP’ye mensup tüm üyeler yurdun her yerinde tutuklanmıştır.”

Dr. Öğr. Üyesi Yüksel, darbeye giden süreçte iktidar-muhalefet dilinin ağırlaşması, üniversite öğrencilerinin gösterileri, Tahkikat Komisyonu’nun kurulması; Uşak, Çanakkale ve Kayseri Pınarbaşı olayları, yaşanan ekonomik buhran, ordu içinde hücre tarzı yapılanmalar, 9 Subay Olayı’nın yeterince üzerine gidilmemesi, ülke çapında artan kutuplaşma ve yaşanan gerginliklere dikkat çekerek “Türk demokrasi tarihinin kara lekesi olan 27 Mayıs, Türk siyasi hayatında askeri vesayeti başlatmış; TSK, rejimin bekçiliği görevine soyunmuştur.” dedi.

27 Mayıs askeri müdahalesinin ardından henüz tutuklu Demokrat Parti milletvekilleri hakim karşısına bile çıkmadan basında bir karalama kampanyası yürütüldüğünü söyleyen Yüksel, şunları dile getirdi: “Bu süreçte basın, Demokrat Parti mensuplarına ayrı ayrı suç isnat ederek onları halk nazarında itibarsızlaştırmaya ve darbeye meşruiyet kazandırmaya çalışmıştır. Yalan, küfür ve hakaret içerikli birçok haber, DP’nin lider kadrosunun özel hayatları ve aile bireylerine yönelik olumsuz ifadeler ve Demokrat Partilileri küçültücü hitaplar, birer propaganda aracı olarak kullanılmıştır.”

“19 ayrı davada 592 kişi yargılandı: 3 idam, 31 müebbet, 418 hapis cezası”

Dr. Öğr. Üyesi Yüksel, darbenin ardından gerçekleşen Yassıada yargılamalarında nihai kararın 15 Eylül 1961 tarihinde açıklandığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bu süreçte 19 ayrı davada 592 kişi yargılandı. 15 kişiye idam cezası verildi ancak bunlardan 3’ü uygulandı, diğerleri müebbede çevrildi. 31 sanığa müebbet hapis, 418 sanığa da 6 aydan 20 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezası verildi. İdam cezası verilenlerden Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül günü; Adnan Menderes ise 17 Eylül’de idam edildi. Her üç isim de idamın gerçekleştiği İmralı Adası’na defnedildi.”

27 Mayıs askeri darbesinin 61’inci yıl dönümü nedeniyle gerçekleştirilen söyleşi, soru ve değerlendirmelerin ardından sona erdi.